tag:blogger.com,1999:blog-76187025989455006392024-02-08T06:44:55.336-08:00Mora çalar mavi yazılarsenbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.comBlogger24125tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-82145295053367729092018-08-31T22:45:00.002-07:002018-08-31T22:45:56.841-07:00“"ABLA”YA GÖRE HAL VE GİDİŞ 32
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Bir önceki, “Abla”ya Göre Hal
ve Gidiş 31’de, “insanlardan korktuğunu” anlatırken bunun, Aile Dizimi’nde
ortaya çıkan, 4,5 yaşında uğrayıp hiçbir şey hatırlamadığı “taciz” ile ilgili
olabileceği bilgisi vermediğinden, söz konusu korkunun temelsizliğini fark
ettiğinde “abla” gündelik diğer korkular üzerine düşünür:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ona göre en önemlisi, yemeğimizden korkmamız.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Gün geçmez ki “Şu nedenlerle,
bunu yemeyin!”, “Bunları yiyorsanız şu hastalıklara hazır olun!”, “Aman ha,
şunu şöyle pişirmeyin, bunu da böyle tüketmeyin!” konulu bir mesaj postasına
düşmesin. İşin kötüsü çoğu, “Peki, onun, bunun, şunun yerine ne yemeliyiz?” sorusu
karşısında ketumdur; dışında kalanların bazısı ise orta halli bir üniversite
tezi hacminde metin okumayı gerektiren önerilerde bulunurlar. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Tokatlı ahbaplarının aktardığı,
yöre halkının huysuz insanlar için kullandığı “Bırak şu tuzsuz adamı!” sözleri,
“abla”nın aklında yer eder. İnsan bedeninin tüm sıvıları tuzluyken tuz, beynin
çalışma sürecinin olmazsa olmazı şeker yasaktır: Tuzun şekerin değil, rafine
işlemi sürecinde, özellikle tuzun barındırdığı minerallerin bilmem kaçta
kaçının, mikroskobik cam partiküllerine dönüşüp kılcal damarların iç dokusunu
çizerek, saptanması zor kanamalara neden olduğunda, damar içyapısını destekten
sorumlu kolesterolün koşup oraya yığınak yapmasıyla yükseldiğini öğreneli içi
rahat.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Bu amansız takipten yılıp “bilinçli
tüketici profili”ni çoktan terk etmiş “abla”, yiyeceği için alışveriş ederken
“canım ne istiyor” kriterine başvurur. Tezgâhlar önünden yavaşça geçerken içeri
sorar; bilir ki bedeni, sağlık sistemi, yüksek benliği ona, yediğinden zarar
görmeksizin ne yemesi gerektiği, konusunda rehberlik edecektir. </span></div>
senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-15279163718377536942017-07-05T02:57:00.001-07:002017-07-05T02:57:29.763-07:00Senbilirsinabla beğendiği üç kitaptan hiç yorumsuz birkaç paragraf aktarır:<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İnsanın Anlam
Arayışı; </span></b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Okuyan Us, 25. basım Ekim 2015, yazan <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Viktor E. Frankl</b></span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sayfa 82'den: </span></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">"Bir insanın kendi kaderini ve içerdiği onca acıyı kabul ediş yolu,
kendi davasını seçiş yolu, ona, en ağır koşullar altında bile, yaşamına daha
derin bir anlam katma fırsatı verir. Yaşam yiğitçe, onurlu ve özgecil olabilir.
Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında kişi, kendi insan onurunu unutup
bir hayvan düzeyine inebilir. Burada, insanın, zor bir durumun sunduğu ahlaki
değerlere ulaşma fırsatlarından yararlanma ya da vazgeçme arasındaki seçimi
yatmaktadır. Bu da o insanın acılarına değip değmediğini belirler."</span></i><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sayfa 127'den: </span></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">"Açık bir örnek vermeme izin verin: Bir keresinde, pratisyen hekim
olarak çalışan yaşlı birisi yaşadığı ağır depresyon nedeniyle bana geldi. İki
yıl önce ölen ve her şeyden çok sevdiği karısını kaybetmeye alışamamıştı. Ona
nasıl yardım edebilirdim? Ona ne söyleyebilirdim? Bir şey söylemekten kaçındım,
ancak onu şu soruyla karşı karşıya getirdim: </span></i><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">"Sen ondan
önce ölseydin ve karın seni yaşatmak zorunda olsaydı ne olurdu Doktor?"
"Ah!"<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> diye karşılık verdi, </i>"Bu
onun için korkunç olurdu; ne kadar acı çekerdi!" <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Bunun </i>üzerine "Görüyorsunuz ya Doktor, onu bu acıdan kurtaran
sizsiniz; elbette bunun bedeli de şimdi sizin onu yaşatmak ve yasını tutmak
zorunda olmanız,"<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> dedim. Tek kelime
etmeksizin elimi sıktı ve büromdan ayrıldı. Her nasılsa acı, bir özverinin
anlamı gibi bir anlam bulduğu anda acı olmaktan çıkıyor."</i></span><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: Calibri;"> <o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Tanrı Daima
Tebdil-i Kıyafet Gezer</span></b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">; Pegasus Yayıncılık, 3. basım Temmuz 2012, yazan
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Laurent Gounelle: <o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sayfa 44'ten: </span></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">"Sonra, insanların beklentilerine ille de uygun olmamayı kabul etmen,
her zaman onların ölçütlerine, değerlerine uyum sağlamaman, farklılığını
sergilemeye cesaret etmen, hatta rahatsız ettiğinde bile bunu yapabilmen
gerekecek. Kısacası, başkalarına vermeyi arzuladığın imgeyi boş ver gitsin,
senin hakkında ne düşündüklerini dert etmemeyi öğren.”</span></i><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">“Kendi farklılıklarını
tamamen üstlendiğinde, o zaman başkalarının farklılığına da eğilebilir ve
gerektiğinde kendini buna uyarlayabilirsin. Böylece daha iyi iletişim kurmayı,
tanımadığın kişilerle temasa geçmeyi ve bir güven ilişkisi kurmayı, senin gibi
davranmayan kişiler tarafından kabul edilmeyi öğrenirsin. Ama öncelikle seni
biricik kılan şeyi kabul etmelisin, yoksa başka insanlara yaranmak adına
kaybolmaya devam edeceksin.”</span></i><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Ay Zalim Bir
Sevgilidir,</span></b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> İthaki Yayıncılık, Bilimkurgu Klasikleri, 1.
baskı Nisan 2017, yazan <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Robert A.
Heinlein: <o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<b><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Sayfa 401'den: </span></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">"Fazla kalmadım – </span></i><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">kalamadım<i style="mso-bidi-font-style: normal;">;
yapılacak işler vardı. Milla’yı sadece bir veda öpücüğü verecek kadar
görebildim. Odasında yatıyordu, sadece uyuyor gibiydi. Sonra yükü almak için
gitmeden önce sevdiklerimle bir süre oturdum. O güne kadar Mimi’nin aslında ne
kadar </i>yaşlı <i style="mso-bidi-font-style: normal;">olduğunu hiç fark
etmemiştim. Elbette birçok ölüm görmüştü, bazıları kendi soyundan gelenlerdi.
Ama ufak Milla’nın ölümü ona ağır gelmiş gibiydi. Ludmilla özeldi –Mimi’nin
torunuydu, ama büyük bir istisna ve onun müdahalesi sayesinde büyük bir istisna
olarak eş-karısıydı da, en büyük ve en küçük.<o:p></o:p></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bütün Aykırılar
gibi, biz de ölümüzü muhafaza ederiz –o vahşi gömü ayininin Dünya’da
kalmasından çok memnunum; bizim yolumuz daha iyi. Ama Davis ailesi imalatçıdan
çıkanı ticarî çiftlik tünellerine geri koymaz. Hayır. Küçük sera tünellerimize
girer, yumuşakça şarkı söyleyen arıların arasında güllere ve nergislere ve
şakayıklara dönüşsün diye. Geleneklerimiz Kara Jack Davis’in hala orada
olduğunu söyler, ya da nice, nice, nice seneler boyunca açan çiçeklerden sonra
hangi atomu kaldıysa onun. <o:p></o:p></span></i></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Mutlu bir
yerdir, güzel bir yerdir.”… <o:p></o:p></span></i></div>
senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-4632846933470328162014-10-28T08:31:00.002-07:002014-10-28T08:31:33.808-07:00“Abla”nın, bilgeliğin izini sürerken sinemadan izler yakaladığı üç kitap: Şairin Romanı, Sevdalım Hayat, Tasavvufi, Batini, Ezoterik Öğretilere Göre Kur'an-ı Kerim'in Gizli Öğretisi.
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Metis
Yayınları, 2011, Murathan Mungan, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Şairin
Romanı</b>, s.509’dan<i style="mso-bidi-font-style: normal;">: “…Nasıl kadim
taşlar yüzyıllardan beri yerkürede olup bitenlerin kaydını tutuyorsa, tılsımlı
Toteh kristalleri de insanların kişisel kayıtlarını tutar, onların duygularını,
düşüncelerini, anılarını, hayallerini saklardı. Her kristal sahibiyle algısal
ilişkiye geçtiği için, kendisine bir başkasının dokunması halinde bu algı
bulanır, kirlenir, hatta kimi zaman hasara uğradığı olurdu. Onu arada bir
zamanın tozundan, kötü hatıraların biriktirdiklerinden temizlemek gerekir;
bunun için belli aralarla yanardağ külleriyle ovulup, açık denizlerin tuzlu
suyuyla yıkanıp, ay ışığından geçirilerek arındırılırdı…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Kristallerin,
akaşik kayıtları <i style="mso-bidi-font-style: normal;">–Levh-i Mahfuz-</i> sakladığını
fikrine pek aşina “abla”ya, kitaptaki kar kızağı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Roasanayma,</b> Orson Welles’in 1941 yapımı filmi <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Yurttaş Kane</b>’den bir başka kızağı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Rosebud</b>’ı; muhteşem rüya terbiyecileri bölümündeki detaylar ise Steven
Spielberg’in,<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> -Philip K. Dick’in kısa
öyküsünden uyarlanmış- </i>çok beğendiği, 2002 yapımı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Azınlık Raporu</b>’nu hatırlatır. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Remzi
Kitabevi, 2007, Ömer Zülfü Livaneli, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Sevdalım
Hayat</b>, s.253’ten: <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Türkân Şoray’ın
önerisi bir karar almama neden oldu. Evet, film yapacaktım. O güne kadar
filmlerine müzik yaptığım yönetmenlerle hep çatışmıştık. Gerek Helma Sanders
gibi yabancı yönetmenlerin, gerekse çalıştığım Türk yönetmenlerden bazılarının
aşırı duygusallığa bir eğilimi vardı. Bazı sahneler bana çok melodramatik ve
ağdalı geliyordu. Bu sahneleri müzikle daha da duygusal hale getirmek
istiyorlardı. Oysa ben böyle ‘melo’ sahneleri ters bir müzikle kırma ve
yabancılaştırma eğilimindeydim. Bu noktada yönetmenlerle çatışma çıkıyordu.
Kendi filmimi yapmak ve istediğim yoruma ulaşmak çok çekici bir şeydi. <o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Müzikte edebiyatta ve filmde deyim yerindeyse
‘mesafeli’ bir anlatımı yeğliyordum. Bilinçli bir karar değildi bu. Yapım
böyleydi; daha doğrusu içimden bu geliyordu. Günlük yaşamda bile, abartılı
hareket eden birini gördüm mü onun yerine beni bir utanç kaplıyordu. Şarkılarım
duyarlıydı ama hiç birinde hıçkırıklı bir acı ya da göbek atan bir sevinç
yoktu. Bir buzdağının ucu gibi, o duyguya ait alçakgönüllü ipuçları vermeyi
yeğliyordum. Ötesi kişinin çağrışımlarına kalmıştı…”<o:p></o:p></span></i></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 10pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial;">Derin
saygıyla okurken, aynı zamanda yaşamış olmaktan onur duyduğu, sinemada müzik
kullanımına ise yerden göğe katıldığı bu muhteşem insanın son satırları,
“abla”ya göre gerçek bir bilge oluşunun kanıtıdır:<i style="mso-bidi-font-style: normal;"> “…Sonunda “ben” dediğim varlığın, kozmik sonsuzlukta bir an yanıp
sönen bir ateşböceği bile olmadığını öğrendim.”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">2005, ABD yapımı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Constantine</b>’de
Keanu Reeves bir sahnede, kendisine kapıyı açana <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“kiizmet!”</i> diyerek bir açıklama yapar; cümlenin gelişinden
anlaşılır ki kısmet sözcüğü, içeriği bu kültürde hiç anlaşılamamıştır. Sınır
Ötesi Yayınları, Ergun Candan,<b> Tasavvufi, Batini, Ezoterik Öğretilere Göre</b>
<b>Kur'an-ı Kerim'in Gizli Öğretisi</b> s. 490’dan: <i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="mso-bidi-font-weight: bold;">"Kısmet sözcüğünü biraz
açmak istiyorum…</span></i> <i style="mso-bidi-font-style: normal;">Batı dilinde
kısmet sözcüğüne rastlanmaz. Tevrat ve İncil'de de böyle bir kavram bulunmaz.
Sadece şans vardır. Şans başka bir şey, bir işin kısmet olması başka bir
şeydir. Kısmette çok şuurlu bir hareket söz konusudur... Sizin gidişinizin
liyakatine göre bir karşılığı size veriyorlar manası vardır. O sizin dışınızda
gerçekleşen bir olaydır ama içinde sizin çabalarınızın ve niyetinizin karşılığı
bulunmaktadır. Yani kısmet sizin ayağınıza kadar getiriliyor ama sizin
çabalarınızın sonucunda uzatılan bir yardım eli gibi…</i><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kısmet meselesi tamamen
kozmik bir himaye ve rehberlik mekanizmasının bir fonksiyonundan ibarettir.
Birçok üstün zekânın, yüksek seviyeli, gelişmiş varlığın, yaşam planımızın
içindeki hedeflerimize ulaşabilmemiz için gösterdiğimiz çabalara paralel bir
yardım mekanizması tarzında çalışır. <o:p></o:p></span></i></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Kısmetli olmak demek himaye
altında bulunmak demektir. Ama bu himayeyi hak etmek şarttır. Oturduğumuz yerde
bir himaye altına girebilmemiz mümkün olamamaktadır…"<o:p></o:p></span></i></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></i></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Doğan Kitap yayını, Jean-Christophe Grange,<b> Kaiken:
</b><span style="mso-bidi-font-weight: bold;">s.126; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Etrafındaki rıhtım boştu. Su simsiyahtı. Arada bir, asla
yakalayamayacakları umutsuz bir şeyin, sonsuz gençlik hayalinin peşinde koşan
joggingciler geçiyordu…”<o:p></o:p></i></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">s.153; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Passan
oğluna yeni baştan çalmasını söyleyecekti ki çocuğun ayaklarının yere
değmediğini fark etti. Bu tek bir ayrıntı bile çocuğun kırılganlığını –ve
mücadelenin eşitsizliğini- göstermeye yeterliydi…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">s.220; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Aslında
etraf, penceresiz bina cepheleriyle, apartman avlularıyla ve bir bahçıvanlık
fuarının stantları kadar ürkütücü küçük bahçeleriyle doluydu…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">s.239; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…-1970’li
yıllarda Stevie Wonder bir basın toplantısı düzenlemiş. Toplantıya katılan
gazetecilerden biri ona, kör olarak doğduğu için üzgün olup olmadığını sormuş.
Stevie Wonder kısa bir duraksamadan sonra cevap vermiş: “Çok daha kötüsü de
olabilirdi. Siyah olarak da doğabilirdim.”…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">s.335; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Tepelerinde
ise, bir balık ağı gibi Tokyo göğünü karelere bölen kablolar ve elektrik
telleri vardı. Uzun süre bu ileri teknoloji cennetinin enerji ve iletim
konusunda neden Uzak Batı evresinde kaldığını ve elektrik direkleri
kullandığını düşünmüştü. Cevabı çok basitti: Deprem ülkesinde, kabloları
yeraltına indirmek ve en ufak bir sarsıntıda kısa devre riskini göze almak söz
konusu olamazdı…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">s.364; <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“…Sorun,
bu noktaya neden gelindiği. İbranilerin On Emir’i gibi, Japonların da bu eski
kuralları neden benimsediği. Çünkü bu bizim içimizde Olivier-san. Yüzyıllardan
beri. Oldum olası. Bizleri genlerle belirlenmiş bedenler dünyaya getirir, ama
çok daha derine inersek düşüncelerden yaratılırız…”<o:p></o:p></i></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">…sonsuz gençlik hayalinin peşinden koşmak, ayakların
yere değmemesindeki eşitsizlik anlatımındaki derinlikli gözlem ile bahçıvanlık
standı benzeri bahçeler ve Stevie Wonder’ın yanıtındaki mizah, Jean-Christophe
Grange’ı, “abla”nın polisiye yazarlar listesinin başlarına taşır. Hatta Japonya
gezisinden bu yana aklını kurcalayan soruya, s.335’te, -“…</span><span style="color: #333333; font-family: "Trebuchet MS","sans-serif";">Hanım rehberin <i>"Kobe'de
elektrik telleri, ana arter dışında, ara sokaklarda makarna gibi sallanır"
</i>diyerek dikkat çektiği, "abla" grubunun <i>"çatılara üç beş
maymun poposu eklesek Hindistan'da gördüğümüzün aynı olacak" </i>dediği
manzara, Japonların, mimaride, alt yapı teknolojisinde Dünya'daki yerlerine
bakıldığında anlaşılması zor bir durum…”-</span><span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> gayet doyurucu bir yanıt alır.<i style="mso-bidi-font-style: normal;"><o:p></o:p></i></span></div>
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"></span><br />
<span style="font-family: "Trebuchet MS","sans-serif"; mso-bidi-font-family: Arial; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İçerdiği konuda detaylı bilgi de veren kitapları yanı
sıra, izlemiş olduğu <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kızıl Nehirler</b>
ile gayet ezoterik <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Taş Meclisi</b>
filmine hayran kaldığı Grange’ı “abla” gözünde bilgelik mertebesine yükselten
ise s.364’teki paragrafın son sözleri: “…<i style="mso-bidi-font-style: normal;">ama
çok daha derine inersek düşüncelerden yaratılırız…”</i></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-78047577357199681442014-01-02T00:54:00.002-08:002014-01-02T00:54:31.617-08:00"Abla", geride kalırken, Yeni Dünya'nın Birinci Yılı 2013'ün, kendince kısa bir değerlendirmesini yapar.<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black; font-family: trebuchet ms,sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">Gezi yazıları dışında hemen hiç yazmamışken, bir de, "tek satır iletişimi" dediği sosyal medyaya kaptırdığı okurları için sızlanan "abla", Ezoteriklerin, <b>Yeni Dünya'nın İkinci Yılı</b> diye adlandırdıkları <b>2014</b> başında, </span><span style="color: black; font-family: 'trebuchet ms', sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">Yeni Dünya'nın Birinci Yılı 2013'ün, becerebildiğince kısa bir değerlendirmesini yapmaya niyetlenir:</span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Kızının doğumu sonrasında, <i>oradan öteye yol olmayabileceği</i> ihtimaliyle hiç plan yapmadığı otuz yıl öncesindeki gibi, Mayaların "Zamanların Sonu" dedikleri <b>21 Aralık 2012</b> sonrasına da iş bırakmayan "abla", Aralık başında bir gün, kıyamet/</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">tufan provası yağmur eşliğinde Kuzey Ege'deki evinden ayrılır, az bir eşya ile, adının kökeninin<i> -çapa anlamına Anchor, Ancyra, Anküra-</i> vaadine sığınıp Ankara'ya göçer. </span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'Trebuchet MS';"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">Mısırlı bilge bir rahibin, </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">öğrencisi </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">Yunanlı filozofa söylediği,<i>"Dünya, sizin Nuh Tufanı diye bildiğinizin, onlarcasına sahne oldu" </i>sözleri uyarınca suların karalarla yer değiştireceği türü söylemleri çok ciddiye almasa da "</span><i style="font-family: 'Trebuchet MS';">bir ihtimal, ama bir ihtimal!"</i><span style="font-family: 'Trebuchet MS';"> diyerek ortanca kız kardeşinin AŞTİ terminali yakınındaki evine, yeni bir Dünya umuduyla giren "abla" ne görsün!? Söz konusu su baskınının, üst kattaki dairenin banyosundan gelen sızıntı biçimindeki alçak gönüllü demosu evi çoktan mağaraya çevirmiş; </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">10 yıldan bu yana çok az kalınan evin parkeleri kabarıp dağılmış, </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">sağlam olanları tahta kurtlarını beslemiş, </span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">k</span><span style="font-family: 'Trebuchet MS';">apılar şeklini yitirmiş, tavanın bir kısmı ufalanıp antreye yağmış! Küçük odalardan birinde kuru bir köşede hayatını sürdürebileceğini sandığı ablasının, pek sert <i>"burada kalmayı hakaret addederim!"</i> çıkışı üzerine bir koşu terminale gidip dönüş bileti alan ortanca ile akşam saatleri yola çıkan "abla", neye niyet neye kısmet, gece, İstanbul'da kızının evindeki yatağında uykuya varır. </span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'Trebuchet MS';"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Her ne kadar söz konusu "kıyamet"in, namazdaki "<b>kıyam</b>", yani ayağa kalkmak, dahası "<b>bilincin yükselişi</b>" anlamına geldiğini </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">bilse de, "abla"nın aklının bir köşesi 2012 sonunda, kış başlangıcı gün dönümünde, Dünya Ana/Gaia'nın </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">kısmen de olsa</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">, sonuncusunu yaklaşık on bin yıl önce deneyimlediği tufan benzeri bir silkinişe tanık olacağı düşüncesiyle pusludur.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>2012 Aralık'ının 20. günü</b>,</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> k</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">arın beyaza boyadığı Balık Pazarı'nda kaya kaykıla vardığı Cumhuriyet İşkembe Salonu'nda tuzlamasını içip beyin salatasını beklerken başı üzerinde asılı TV'den "abla"nın naklen öğrendiği, <i>Şirince'de kurtarılmak üzre bekleyen kalabalık beklenenin çok altında </i>ve devlet erkanınca yapılan açıklamalara bakılırsa, <i>dünyalık beklentisi içindeki esnaf da sıkı kontrol altında</i>dır. K</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">aynağı belirsiz, <i>b</i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>irileri tarafından kurtarılma</i> fikri "abla"ya tanıdık gelse de, gönlü çoktandır, herkesin ancak kendi kendini kurtarabileceği düşüncesinden yanadır.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>21 Aralık 2012 </b>sabaha karşı uykusu seyrelen "abla" alacakaranlığa kulak verir: Apartmanlar üzerinden teklemeden geçen uçakların rutin seslerini, adam boyu olduğu kuşkusuz hoparlörden patlayan sabah ezanı izler, belli ki her şey yolundadır; yine de salonda damatla, hafiften dalga geçerek de olsa durum değerlendirmesi yaparken, alışageldikleri Dünya'nın halâ ardında olup olmadığını kestiremedikleri perdeyi açmakta acele etmezler. Sonraları, ertelendikçe korku ve kaygıyla beslenen kısmi doğal felaketler için yeni tarihler ortaya atılırsa da, içeriği belli mailleri artık okumadan silmeye başlamış "abla"nın, <b>Kryon</b> metinlerinden aklında kalıp </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">yüreğini serinleten</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">, <i>insan bilincinin kritik eşiği aştığı</i> Dünyanın, toplu yok oluşa neden olacak doğal afetlerle karşılaşmayacağını bildirdiği<i> "Korkmayın, Tanrı bunca yol aldıktan sonra sizin bir taş altında ezilmenize izin vermeyecektir" </i>sözleriyle biten mesajıdır.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>2013 Şubat</b>'ı başında, aralıklı olarak seminerlerine katıldığı hocasıyla yaptıkları üç günlük çalışma sonunda "abla" değerlendirmelerin yapıldığı final konuşmasında kendini "mezun" ilan eder; <i>"...tüm kusurlarıma karşın ben, tam bu halimle Tanrı'nın eşsiz güzellikte bir parçası olduğuma inanıyorum," </i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">der, <i>"</i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>iyi, güzel, doğruyum ve tam olmam gereken yerdeyim, </i></span><i><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">burada oluşum bunun </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">kanıtı..."</span></i></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Bağımlısı olduğu gereçlerden saçılan titreşimlerle kirli, büyük k</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">ent insanının</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> boğucu </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">öfkesine karşın, "abla"nın <b>ego'su Sebastian</b> giderek sessizleşirken <b>sağduyusu Basiret Hanım</b>'ın bilge fısıltıları </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">daha net duyulur. Bilgi toplamayı bir yana bırakıp, sezgiyle, yüreğinde ışıldayan huzuru inzivada yakalamış "abla", <i>epeydir sinemada yeni bir söz, bakış, duruş bulamadığı</i> bahanesiyle, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">31 yıl boyunca sadakatle izlediği film festivalini boşlayıp </span><b style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">2013 </b><b style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Nisan</b><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> başı Kuzey Ege'deki evine döner; daha sonra da eşe dosta, yıllardır </span><i style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">-içinde ne çok şey öğrenmiş olduğu- </i><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">sinema salonlarında kaçırdığı nice Nisan için yakınacaktır.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black; font-family: trebuchet ms,sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><b style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Yeni Dünya'nın Birinci Yılı </b><span style="font-family: trebuchet ms,sans-serif;"><b>2013, </b>herkes ile birlikte </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">"abla" için de, <b>Işık İnsan</b> olma yolunda </span><span style="font-family: trebuchet ms,sans-serif;">"yeniden yüklenme" yılı olur: Ay ve Güneş tutulmaları, gün dönümü, gün tün eşitliği, gök cisimlerinin sıralanışları gibi gök olaylarının yeryüzüne aktardığı, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">bilinçte yükseliş sağlayan kozmik enerjiler/rahmetle </span><i><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">-elbet farkındalık, algı, yargısızlıkla... doğru orantılı olarak-</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> </span></i><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Gaia'nın tüm çocukları yıkanır da yıkanır. </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>Mayıs</b> sonunda başlayan, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Ezoteriklerin <b>İndigo Devrimi</b> olarak adlandırdıkları, şiddete kahkaha ile yanıt veren Gezi Olayları "abla"ya kalırsa bilincin yükselmekte oluşunun çok belirgin göstergelerindendir.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Dünya Ana/Gaia dalgalar halinde rahmetle yıkanırken </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>Temmuz</b>'un üçüncü haftası ile <b>Ağustos</b>'un ilk yarısını kapsayan<b>Aslan Kapısı</b> geçişi "abla"yı çok zorlar; öyle ki, aşırı yüklendiği bir noktada, tavana seslenerek <i>bu kadarını kaldıramayacağını, gerekirse yeniden yüklenip daha hazırlıklı olarak gelmek üzere </i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>geçişe hazır olduğunu</i> bildirir. Neyse ki yoga hocasının kendisine aktardığı, <i>-pek içine sinmeyen sonuçları ile değil süreçleriyle kendisini sürükleyen</i>- Jean-Christophe Grange kitapları </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">"abla"nın </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">zihnini epeyce oyalayarak dengesini korumasını sağlar. O aralar, öfkelerine sıkıca sarılmış, TV'leri karşısında beddua edip duran komşularıyla karşılaştıkça,<i> "ben"</i> der, <i>"Allah, bilinçlerini yükseltsin, diye dua ediyorum."</i></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Denize girer yüzer; Gaia'ya, suya, toprağa, ateşe, havaya, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">öğrenmesini sağlayan</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">iyilik / </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">kötülük</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">, güzellik / çirkinlik, doğruluk / yanlışlığa </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">teşekkür ederek </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">yaptığı uzun yürüyüşlerde "abla", her şey için </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">binlerce kez şükrettiği </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Tanrı'sına </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>"...<wbr></wbr>dilime doğru sözleri koy" </i>diyerek yalvarır, <i>"ve olması gereken yerde sessizliği..."</i></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black; font-family: trebuchet ms, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><b style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">2013 </b><span style="font-family: trebuchet ms, sans-serif;"><b>Kasım başı</b></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">'nda</span><span style="font-family: trebuchet ms, sans-serif;">, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">"abla"nın izlediği sitedeki bir yazıya göre,</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> <i>"...</i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>hem tam hem de parçalı <b>Güneş tutulması</b>nın sağladığı ışık kodları </i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>Afrika’yı 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında ona saldıran derin karanlıktan kurtaracak ve tekrar Işığa yükselmesini sağlayacak. </i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>Afrika muhtemelen Gezegendeki en ihmal edilmiş kıtadır. Gezegendeki en büyük kıtalardan birinin tarihi hakkında çok şey bilinmiyor, yalnızca İnsan Yaşamının başlangıç noktası olduğu söyleniyor. Afrika orijinal “Mu” idi..."</i> </span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b><span style="color: black;"><br /></span></b></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><b style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">2013 </b><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>Kasım sonu </b></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">ise Gaia'ya, yaklaşık </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">26 bin yıl sürecek yeni bir zaman döngüsünün, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>Kova Çağı</b>'na geçişin enerjilerini aktarır; en büyük korkularından, özgürlüğünü yitirme saplantısını salıvermesine yardımcı olabilecek rahmet dalgasının etkisini kısa zamanda gözleyen "abla", iradesinin kontrolünü şartsız olarak ilk kez Tanrı'ya bırakır ve daha önce bir türlü dilinin varmadığı<i> "bütünün en yüksek hayrı için sevgili Tanrı'm senin iraden olsun" </i>diyebilmeyi nihayet başarır.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><b>2013 Aralık</b> </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">başında okuduğu yazı ise <i>"yaşamın, eski kalıpları tekrarladığını"</i> söyler; <i>"Yeni Dünya'yı oluştururken</i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>alışkanlıklarınızı gözleyin, kendinizden bile beklemediğiniz değişiklikler yapmaktan korkmayın, </i></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><i>saçınızı, giyim tarzınızı değiştirebilirsiniz mesela..." </i>diyerek</span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"> </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">yenilikler yaratmayı önerir. Gecenin bir saati, filmin reklamlara takılan sonunu beklerken, bozulmasın diye oturmadığı divanın yanındaki plastik taburede tünediğini fark eden "abla", misafir odaları geleneğinin neredeyse 50 yıllık izini taşıyan <i>"bozulmasın!" </i>alışkanlığıyla yüzleşir. İlk eylemi, pazardan aldığı yatak takımını, epeydir sobanın yanına taşıdığı yatağına serip <i>"yıkanmadan temiz çarşafa yatılmaz!"</i> kalıbına kafa tutarak banyo yapmadan yatmak olur.</span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;"><span style="color: black;"><br /></span></span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.727272033691406px;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">Kendi tarikatının, biricik şeyhi ve müridi "abla", vaktiyle yarattığı, inandığı, kendini yolundan alıkoyan nice engeli fark edip temizleyerek, </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">her geçen günle duygusal açıdan daha dengeli, yaşamla daha uyumlu olur. Bilincinin, sonsuz yükseliş dışında bir hedefi, nihai bir noktası olmayıp spirallenerek </span></span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">yol aldığını </span><span style="font-family: 'trebuchet ms', sans-serif;">sezdiği tekamülünde, sonsuzluk kavramı artık "abla" için eskisi kadar anlaşılmaz değildir.</span></div>
senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-55704004138558842802011-06-08T01:31:00.000-07:002011-06-08T01:33:08.551-07:00Senbilirsinabla'nın kitap olma macerası<p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Aralık'ta gittiği Konya dönüşü gördüğü, sardunyalarını yakmış buz fırtınası sonrası kışın<span class="apple-converted-space"><i> </i></span><i>nihayet</i><span class="apple-converted-space"> </span>geldiğine hükmeden "abla", arada veranda sefasına izin veren yumuşak havalarda, üç raflı tekerlekli metal sepetine yumulur, kalın kâğıtlara cıvıl cıvıl boncuklar dikip minikartlar üretirken, biri iri diğeri<span class="apple-converted-space"> </span><i>kucak meraklısı<span class="apple-converted-space"> </span></i>ufak köpeğiyle uğrayan komşusu, sohbet arasında ortaya<span class="apple-converted-space"><i> </i></span><i>"bir sergi açsak..."</i><span class="apple-converted-space"> </span>fikri atar.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Sitenin "abla"ya bitişik koyunda oturan, çalışkan, girişken, iyi niyetli komşusu, yıllar önce ülkesi Ukrayna'dan Türkiye'ye çalışmaya gelirken geride üç yetişkin kız bırakır. Hastalıklarında refakat ettiği ailenin oğluyla evlenir, bir 8-10 yıl da böyle geçer. Bir önceki kış, gidip Bursa'dan aldığı bebek hindileri<span class="apple-converted-space"> </span><i>-zootekni diploması ile yirmi yıla yakın çiftlik deneyimi olmasa başa çıkılması zor iş- </i>satılacak boya getirme zahmeti arasında, "abla"nın el yapımı kartlarını, kutularını hayranlıkla gözleyip, kendisi de el işlerine yatkın hanımın önerisi, başta girişim özürlü "abla"ya uzak gelirse de,<span class="apple-converted-space"> </span><i>"kışın ne yapıyorsunuz, sıkılmıyor musunuz"</i><span class="apple-converted-space"> </span>diye soruşturan yazlıkçılara yanıt, kendi aralarında ufak çaplı bir kaç günlük sergi fikrine zamanla alışır. </span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">O ara, "abla"nın aklına,<span class="apple-converted-space"> </span><i>-2007'nin üçüncü ayından bu yana yazdığından hacmini kestiremediği-, "senbilirsinabla yazılarını elden geçirip toparlasam, fotokopiyle çoğaltarak, kutuların, kartların yanına bir kaç da kitap koysam mı?"<span class="apple-converted-space"> </span></i>sorusu düşer.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">İşin fotokopi boyutunu aştığını fark ettiğinde gider, danışmak üzere Burhaniye'de bir matbaa bulur. Bir kitap da bastıklarından bu konuda deneyimli, iyi niyetli emekli öğretmen, "abla"ya yardımcı olacağını söyler.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">2009 yılının <i style="mso-bidi-font-style: normal">-5. aya rastlayan-</i> doğum gününe dek yazdıklarını elden geçirmeye başlayan, bir kaç günlük 19 Mayıs tatili, pazara ok gibi gidip döndüğü hafta başları, komşularının<span class="apple-converted-space"> </span><i>-kendisini Karabaş'la diz dize fotoğraflayıp, el yapımı bir de vazocuk hediye ettikleri- </i> sürpriz doğum günü partisi, yürüyüşlerinin ucunda akşamüstleri uğrayıp<span class="apple-converted-space"> </span><i>-yorgun gözlerini dinlendirdiği ufak molası boyunca-</i><span class="apple-converted-space"> </span>sohbet ettiği komşusu olmasa, "abla",<span class="apple-converted-space"> </span><i>neredeyse aralıksız</i><span class="apple-converted-space"> </span>üç haftadır yazılarına gömülü.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Yaşayıp öğrendiklerini yazarken geniş zaman kullanan "abla", bir yandan da, zamanı<span class="apple-converted-space"> </span><i>-tarih, gün bazen saat de ekleyerek-</i><span class="apple-converted-space"> </span>hassasiyetle belirtirken, kendisi, <i style="mso-bidi-font-style:normal">içinde de olsa</i>, olanların tanığı tekil şahıs rolündedir. Yazıları elden geçirirken yakın tarihine de göz atma fırsatı bulur; ilk yazılarının bol siyah yazılı, ondan bol ünlemli ifadesi, ego'su Sebastian emekliliğe hazırlanırken sağduyusu Basiret Hanım'ın usuldan sesini duyurmaya başladığı aralıkta, yerini, daha sakin anlatıma bırakır. Giderek uzamış paragraf boyu cümlelerini toparlarken, kendisini huysuz ebeveyn gibi didikleyip duran Sebastian susar, zihninde beliren boşlukta "abla" huzurun kapı tokmağını yakalar; "ev yapımı terapi" lâfı boşuna değil.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Önsöz niyetine <i>"senbilirsinabla kimdir? Konsomasyon Taburesi, ...demek isterdim!, Öte yandan... neyin nesidir?"</i><span class="apple-converted-space"> </span>başlıklı yazısını başa taşıyan "abla",<span class="apple-converted-space"> </span><i>"bu yazı da Sonsöz olsun"</i><span class="apple-converted-space"> </span>derse de, bir gece önce haberini aldığı vefat üzerine yeni bir değerlendirme yapar. </span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Çok sevdiği arkadaşının birlikte oturduğu, kızını beraber büyüttükleri, muhteşem hafıza, muhakeme yeteneği ve sağduyusundan "abla" dâhil hep birlikte faydalanıp aydınlandıkları annesi, defalarca yaşadığı hastalıkları bedenini parça parça eksiltirken yaşama sevincinden toz kadar azalmayan hayata bağlı bilge kadın, bedenli yaşamanın zahmetine daha fazla dayanamayıp kendi geçişini yapar.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Gençliğinde, genç Cumhuriyet'in aydın, sorumluluk sahibi çok çalışkan hemşirelerinden, örnek insan annesine,<span class="apple-converted-space"> “</span><i>soracakları, söyleyecekleri olduğunu</i><span class="apple-converted-space">” </span>anlatırken göz yaşına boğulan arkadaşını "abla", “s<i>öylenecek sözlerin hiç bir zaman bitmeyeceğini, sevgisiyle yanı başında tuttuğu anneciğinin gidişine </i><span style="mso-bidi-font-style:italic">-artık-<i> rıza göstermesi, izin vermesi gerektiğini”</i></span><span class="apple-converted-space"> </span>söyleyerek, kendince avutmaya çalışır. Kryon kitaplarından aklında kaldığına göre, ölümle bedeni terk eden<span class="apple-converted-space"> </span><i>"ruh denilen enerji öbeğinin bir bölümü, ailesini desteklemek üzere geride onlarla kalır"</i>mış.</span></p><p class="MsoNormal"><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; "></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Trebuchet MS'; font-size: 13px; ">Böylece<span class="apple-converted-space"> </span><i>kendi geçişi</i>nde bile söyleyecek, dinleyecek sözünün tükenmeyeceği fikrine vardığı yeni bilinç düzeyinde, sonsöz'ün anlamsızlığını gören "abla" için bu yazı, konuşmayı seven, karşısındakiyle konuşurken en çok kendine seslendiğini bilen kendisi için, olsa olsa bir ufacık soluklanma molasıdır.</span></p>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-16790604859858008502011-04-04T23:23:00.000-07:002011-04-04T23:26:02.790-07:00"Mor*a çalayım" derken, "abla"nın okuduğu -son- dört mavi kitap: Kryon DNA, Hathor Bilgileri, Tozlu Altın Kafes, Kalp, Nefs ve Ruh<span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:arial, sans-serif;font-size:13px;"><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Poyrazın savurduğu sert dalgaların, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">-ismini şakacı birinin koyduğu kesin-</span></span></i><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> Gemiyatağı Koyu</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'ndaki iskelelerden birinin ucunu uçurduğu kışın, iki fırtına arası soluklandığı yumuşak günlerinde, takı tasarımcısı müşterisinin siparişi 100 büyük, 100 küçük kutu, 250 torba...ya ara verip, verandada, tekerlekli üç katlı metal sepet rafı yanı başında keyifle, minik kartlara rengârenk, pırıltılı boncuklar işleyen "abla", Şubat'ta bir koşu gidip dönerken İstanbul'dan getirdiği,</span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> ikisi hediye</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> dört kitap okur. </span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Akaşa Yayınları'ndan, </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Kryon 10. kitap, DNA'nın 12 Tabakası (İçinizdeki Üstadlığın Ezoterik Bir İncelemesi)</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">, günümüz teknolojisiyle gözlenebilinen ilk iki ilmeği dışında, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">boyutlar arası olduğu için görülemediğinden </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">esrarını koruyan diğer on tabaka ile birlikte toplam oniki katmanı, ortalama okuyucunun anlayabileceği biçimde, DNA'yı anlatır. </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Lee Carroll</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'un aktardığı, birinci kitaptan bu yana her zaman olumlu, iyimser yaklaşımla bilgiler veren, bu yanıyla felâket tellâllığı yaparak korku ticaretiyle geçinenlerden çok uzak, saygın, sevgi dolu Manyetik Üstad Kryon'dan, "abla" çok şey öğrenir. DNA'da gizlenmiş Tanrı tabakasının adresini verip nasıl aktive edileceğini anlatarak Tanrısallığa bir kapı açan kitabın, sonlarındaki </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">...merak etmeyin, Dünya'ya meteor çarpmayacak, bir manyetik taklayla kutuplar altüst olmayacak, güneş patlamasıyla kavrulmayacak... </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">mesajına bayılır!</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Yine Akaşa Yayınları'ndan, </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Tom Kenyon</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> ve</span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> Virginia Essene</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'nin aktardığı </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Hathor Bilgileri, Yükselmiş Bir Uygarlıktan Mesajlar</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">, Mısır'da Altın Çağ'da yaşanan öğretileri aktarır. </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Sayfa 161'de</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">, Virginia'nın </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"...Ayrıca, psikologların, enerjiyi kişisel ve meslekî süreçlerinin bir parçası olarak anlayıp uygulayabilmeleri için ne yapmalarını tavsiye edersiniz?" </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">sorusu, ses ve enerji üstadı </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Hathorlar</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">tarafından</span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> "Psikoloji, halen Dünya'da uygulandığı şekliyle son derece sınırlıdır. Bizce, onun sonuçları çok sınırlıdır, ve çoğu psikoloğun anlayışı da çok dardır. Psikoloji, çoğunlukla, insanların kendilerine mümkün olduğunca az zorluk yaratacak biçimde toplumlarına uyum sağlamalarını amaçlar. Böylece, burada temel hedef, sadece, uyum sağlamadır. Ve burada uyum sağlanması gereken şey, temelde, insanın potansiyelini baskı altında tutup ezen bir toplumdur. İnsan varlığı, ifade etme ve duygusal ve zihinsel deneyim konusunda psikolojinin kavradığından çok daha büyük bir potansiyele sahiptir. Psikoloji, genelde, dile dayalı ve çok konuşma gerektiren bilinç bölgeleriyle uğraşır ve temel </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">enerji </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">sorunlarını çözmeye çok az zaman ayırır..." </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">denilip, "abla"yı hayran bırakarak yanıtlanır.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Kitabın, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Biz Kimiz ve Buraya Neden Geldik, Bir Enerji Sistemi Olarak İnsan, Hisler ve İnsanın Tekâmülü, Açılma Korkusu, Denge Piramidi, Yükselen Sarmal, Kaosta Dengeyi Koruma, Kutsal Ana-Unsurlar, Dayanak Noktası, Ses Bir Anahtardır, Kaderi Değiştirme, Güç Çubukları, Sorulmayan Soru </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">başlıklı bölümleri, "abla"ya kalırsa, DNA'da gizli Tanrısallığa giden yolun kolaylıkla aşılabilmesi için gerekli son derece basit, bir o kadar da etkili önerileri kapsar.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Kuzeninin hediyesi, Doğan Kitap'tan </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Nazlı Eray</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'ın yaşamından anıları kapsayan </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Tozlu Altın Kafes</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">, başlangıçta "abla"ya, tanıklardan Müren Abla gibi,</span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> "koca o..."</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> dedirtirken </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"hem de toplumca tanınan bir adam, ölümünden sonra böylece anlatılmalı mı?" </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">diye de düşündürür. Bir yandan da, tuhaf karanlık bir evde büyüler içinde bile, Pavarotti'nin bir şakıması, balkondaki çiçeklerinin kokusunu taşıyan bozkır esinli serin gece esintisi, güzel bir elbise ile gönlü şenlenen, kalbi kırık içindeki çocukla bir şehre küsüp terk eden, sonra onunla barışmaya, onu kazanmaya dönen, karnından yarılıp, yaşamının bir kaç yılını hastanelerde, susuz acılar içinde geçirirken hayata merakını, ilgisini, neşesini yitirmeyen duru, özgür ruhlu kadına hayranlık duyar.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Paralı kanalın şiddet, kötülük, gürültü patırdı yüklü filmlerinin, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">televizyonu çöpe koyma</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> niyetini giderek güçlendirdiği "abla"nın, önyargılarını birer birer geride bıraktığı münzevî yaşamında, TV'de atlamadan izlediği, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">-kızkardeşinin bakmaya bile dayanamadığı-</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Cüppeli Ahmet Hoca</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">: Flash TV'de Cuma akşamları, 20:25'te Kur'an'dan açıklamalarla başlayan, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"...eşinize dostunuza mesaj çekin, para için değil Allah rızası için anlatıyoruz, bundan önemli ne var, birbirinize duyurun..."</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> diyerek ricada bulunan Ahmet Hoca'nın içtenliği, Mehdi tartışmaları sırasında, Hz. Muhammed'in, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">cemaatinin 1500 yıl hüküm süreceğini...</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> bildirdiğini duyduğu konuşmasında,</span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> elli küsur yaşına dek son ve en mükemmel din olduğuna inandığı</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> İslâmiyet'in yeryüzü dinleri arasında biri, olduğunu duyup şaşıran "abla"yı, çok hüzünlendirir. </span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Bıyık altından gülümseyen sempatik yüz ifadesiyle doğmuşa benzeyen sunucunun 2012'ye getirdiği lâf, deneyimli, konusuna çok hakim, arada sevimli hoş öyküler anlatan Ahmet Hoca tarafından, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">dağların pamuk topakları gibi savrulduğu </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">korkutucu kıyamet tabloları eşliğinde </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"...zamanı var..." </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">denilerek, ustalıkla savuşturulur. </span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Nüfus cüzdanının arkasında </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">İslam </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">yazıyor olsa da, Hoca'nın kıstaslarına göre Müslüman sayılması mümkün görünmeyen "abla", sadakatle izlediği programlarda, zamanların sonuna ilişkin, Batı çevirileriyle pek çok paralellik yakalar. Kullanılan dil biraz farklıdır o kadar; Kryon </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"bilinç, ışık, boyut..."</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> der, Hoca </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"şuur, nûr, kat..."</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Ahmet Hoca'nın yakındığı, "abla"nın içtenlikle desteklediği kültür emperyalizmine güçlü bir kanıt. Bir önceki yaz, Sufizm gibi içerden bir konuyu, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">ille de </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">dışarıdan bir gözün tanıklığından okuyan "abla", bu kez, Kaz Dağları'nda, bir önceki Varlığınla Buluşma Şenliği sırasında tanıştığı sevgili oda arkadaşının hediyesi, Gelenek Yayıncılık Sufizm ve Psikoloji Serisi'nden, </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Prof. Dr. Robert Frager</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'in yazdığı,</span></span><b><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">sufi psikolojisinde gelişim, denge ve uyum</span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> Kalp, Nefs ve Ruh</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">'u okur. </span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Sufizm'in enine boyuna incelenip, ibret verici öykülerle bezenerek, psikolojiyle karşılaştırmalar yapılarak anlatıldığı kitabın 210. sayfasında, </span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Şeyh Karşısında Edeb</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"> başlığı altında, </span></span><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"Cerrahî tarikatında dervişler selamlamak için genellikle şeyhin elini öperler. Bu Orta Doğu'nun her yerinde geleneksel bir saygı işareti olmakla birlikte, bazı Batılılara zor gelir. Ayrıca biz başkalarına saygı gösterme ve herhangi birini kendimizden üstün tutmaya alışkın değiliz. Bu nedenle müstakbel dervişler için el öpme mükemmel bir sınavdır..." </span></span></i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">denmekte.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">"Abla", kültür emperyalizmine itirazı saklı kalmak kaydıyla, bir yabancının bakışındaki bu masumiyeti sever.</span></span></div><div><div><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;"><br /></span></span></b></div><div><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">*</span></span><b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Mor</span></span></b><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">: Bebeklerde bıngıldak denen, daha sonra sertleşip kapanan, </span></span></i><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">Tanrısallığın deneyimlendiği </span></span></i><i><span class="Apple-style-span" style="font-family:'trebuchet ms';"><span class="Apple-style-span" style="font-size: small;">tepe çakrasının rengi.</span></span></i></div></div></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-20455173627476577362011-01-07T08:44:00.001-08:002011-01-07T08:44:54.041-08:00Kendi tarikatının biricik şeyhi "abla", "zamanların sonu"na bir kala konumunu gözden geçirir.<span class="Apple-style-span" style="border-collapse: collapse; "><span class="Apple-style-span" ><div>2011 yılının beşinci gecesi, <i>pek tenha</i> Alibeyköy'de, Kuzey Ege'deki evine dönmek üzere otobüse binmeden, <i>"ben 10 numarayım"</i> diyerek küçük bavulunu uzattığı muavinin <i>"10 numara derken?"</i>yollu şakasına katılan "abla" ağzı kulaklarında yerine yerleşir, önündeki küçük ekranda yabancı bir komedi filmi seçer, izlemeye ve yola koyulur. Uyur, uyanır, mönüye yeni eklenmiş Newage müzik dinler, Susurluk'ta molada yayla çorbası içer, yine uyur, sabaha karşı saat 5:30'da, şoförle muavinin yerini kestiremedikleri, <i>-çift şerit çalışması yüzünden "abla"nın da tanımakta zorlandığı-</i> <b>Karaağaç Köyü</b>'nde iner. </div><div><br /></div><div>Yazlık sitede çok az kişi kaldığından, bu mevsimde durakta taksi bulamayacağını bilen, cep telefonu da kullanmadığından, yola çıkmadan bağlantısını yapıp aradığı, İstanbul'dan çıkış saatine göre "abla"nın bindiği <i>otobüsün köye 6'da varacağını</i> söyleyen Ali Bey, ortada yok.</div><div><br /></div><div>Bir sokak lambası altına konuşlanan, poyrazdan korunmak niyetiyle <i>ilk iş</i> iyice sarmalanan "abla"nın<i> ikinci işi</i> yüreğini yoklamak; gurbete İstanbul'a, okumaya gittiği serin pazartesi sabahlarının içini iki kat üşüten yalnızlık, terk edilmişlik, zavallılık karışımı acı hissi yerinde, <i>ne hoş!</i>, yıldızlı gök altında <u>gönlünde hafif bir neşe</u>...</div><div> </div><div>Burhaniye-Ayvalık kara yolu üzerinde, <i>şantiye karmaşası dekorlu </i>caddenin öte kıyısında kahve üzerindeki karanlık eve, <u>zihninden</u>, Ali Bey'i uyandırma <u>sinyal</u>i yollayan "abla"nın gözü, fırının kamyonetiyle selamlaştıktan bir kaç dakika sonra, köşeyi dönen taksinin farıyla kamaşır. </div><div><br /></div><div>Soğuk ama, <i>kullanmadığı odalara yaydığı 25-30 kg. kireç taşı sayesinde</i> nemsiz evine girer girmez yaktığı sobasının sıcak mırıltısıyla içi geçip kestirirken, on günlük İstanbul ziyaretinin mutluluk verici bilançosunu gözden geçiren "abla", 2010 yılının son haftası başında İstanbul'a yollanmadan, birlikte film izlediği sevgili arkadaşından, Sinema Tarih Buluşması'nı haber veren bir mail almıştır.</div><div><br /></div><div>Kendini yoklayan, -<i>sinema, sıralamasında başlarda yer alıyor olsa da</i>,- "abla"nın, bu kez <u>dileği gayet net</u>: Sinemasever arkadaşına, <i><u>uzun, derin sohbetler</u> yapacağı birebir buluşmalar düzenlemek niyetinde ve ihtiyacında olduğunu</i> bildiren bir yanıt verir. İnsana bakarak, kendi hakkında uzun yıllar boyu bilgi toplayan "abla", görünen o ki, biriktirdikleri ile kendi senaryosunu yazma, Dünya yaşamında avatarı olduğu <u>kendi tarikatının şeyhi sıfatıyla, "olma" yolunda</u>... </div><div><br /></div><div>Belirttiği zaman aralığında kendisiyle buluşmayı dileyen arkadaşlarından gelen mailleri sıralayan "abla", damadı ve kızıyla evde, <b>S. Spielberg</b>'in sunduğu, Uzaylılarla temasın anlatıldığı, ortalama birer buçuk saat uzunlukta 10 bölümlük, akıcı-sürükleyici dizi <b>Taken</b>'ı, <i>ihtiyaçlarını bitkisel düzeye indirerek</i> izledikleri iki gün sonunda, buluşmalara başlar. </div><div><br /></div><div>İlk iki buluşma, "abla"nın <u><i><b>"</b></i><b><i>evyapımı terapi"</i></b> dediği türde fayda</u>ya neden olurken, üçüncü buluşmaya Kadıköy <b>Çiya</b>'da, kestaneli, kayısılı leziz <b>Bozbaş</b> ve <b>sumak şerbeti</b> eşlik eder. Kızıyla damadı, arkadaşlarıyla birkaç günlük Amsterdam turuna katıldıklarından "abla", kız kardeşleri ve ortaokuldan kadim arkadaşıyla yeni yıla, <i>havai fişek yerine tabanca mermisi kullanan komşuları sayılmazsa,</i> huzur içinde girerler. </div><div><br /></div><div>Yeni yılın ilk günü, kalabalık akraba grubunun bir araya geldiği güzel bir gün olur; kuzenlerinden birinin bir ara telefonla Almanca yaptığı konuşmanın, "abla"nın kafasını kurcalayan esrarı, daha sonra muhteşem bir hikâyeyi çerçeveleyerek çözülür. </div><div><br /></div><div>Birlikte Almanya'ya yolculuk ettikleri sıra, kuzeninin arkadaşı öğretmen hanım, bir ziyaretlerinde, yorgunluktan uyuyakalmış Alman meslektaşı beyin üzerine bir battaniye örter. O battaniye <i>sihirli uçan halı gibi, </i>bugünlerde, yüreği aşkla dolan o adamı, Türkiye'ye taşımaya başlar; arkadaşı öğretmen hanım Almanca bilmediğinden, kuzeni, yanlarında olmadığı zamanlarda onlara telefonla tercümanlık etmekte. Aşka yol açan iyi niyet, "abla"ya kalırsa, güdük bir paragraftan çok daha fazlasını, hacimli bir roman konusu olmayı hak eder. </div><div><br /></div><div>Bir sonraki buluşmada, Aziz Barnabas'nın kaleme aldığı, havarilerin İsa Peygamber'in sabrını ikide bir, <i>"öğretmen, biz senin dediğini anlamadık!" </i>diyerek <wbr>sınayışlarını "abla"nın <u>çok içten bulduğu</u>; <i>kuru, katı, ruhsuz </i><b><span style="font-weight: normal; ">Yeni Ahit'te, Aziz Yahya'nın <i>"...ben onun çorabının bağlarını bağlamaya lâyık değilim" </i>sözleriyle İsa'yı müjdeleyişine benzer biçimde, <i>bu kez </i>İsa'nın Hz. Muhammed'i haber verişinin anlatıldığı, <i>-bu özelliği yüzünden apar topar çevrilip basılmışa benzeyen-</i> </span>Barnabas İncili</b>'ni, görüşlerine, deneyimine değer verdiği arkadaşına bırakma ziyareti sırasında<i> </i>"abla", hanımdan, bir belgeselde söz konusu kitabın, Hz. Muhammed'in adının geçtiği yerlerin üst üste bir kaç kez silinip yazıldığının saptandığını öğrenir. </div><div><br /></div><div><i>Olmazsa olmaz</i> Tahtakale ziyareti sırasında, ürettiği el yapımı anahtarlıklar için, bin halka aldığı Mercan <b>Kilit Han</b>'dan çıkıp, <i>yılbaşı hediyesi olsun</i> diyerek yaptığı, Hindistan'dan gelme kemik, minik kutular alışverişi sırasında "abla", henüz öğrendiği <i>"para enerjinin gölge biçimlerindendir, pazarlığınızı yaparken bir adım atın, üç beş fazla vererek karşınızdaki lehine bir durum yaratın, açtığınız alanda, bu gölge enerji hareket olanağına kavuşarak hareketlenecek; </i><i>böylece, </i><i>tuttu<wbr>ğunuz değil, akışkanlık kazandırdığınız paranın size fazlasıyla dönüşünü sağlayacaksınız"</i>bilgisini, <u>parayla</u> <i>-çoğu zaman arızalı-</i> <u>ilişkisini sınama</u> fırsatı yakalar.</div><div><br /></div><div><i>Ayının on hikayesi var, dokuzu armut üzerine... </i>sözünü kanıtlarcasına her buluşmada, edindiği,<i>kendince çok önemli </i>bilgiyi paylaşmak isteyen "abla" anlatır: <i>"Hücrenin yapı taşlarından <b>karbon</b>un yalıtımda kullanıldığını okuduğumda, bildiğim halde, bunun mistiklerin <b>perde</b> dediği şey demek olduğunu </i><i><u>yeni </u></i><i><u>fark ettim</u>"</i> der,<i> "bu yalıtım yüzünden insan algısı sınırlı; içinde bulunduğumuz zamanda, Dünyanın yıkandığı yeni ve güçlü enerjiler, yapılarımızı silikat esaslı hale dönüştürecek, kristaller daha fazla bilgi barındırdığından, bizler de yitirdiğimiz yeteneklerimizi tekrar kullanabilir hale geleceğiz."</i></div><div><br /></div><div>Kahvaltıda buluştuklarında, "abla"nın, uzun yıllara yayılan dostlukları boyunca her seferinde, <i>sağ bulduğuna sevindiğini</i> söyleyip, <i><u>bilgeliğinize ihtiyacımız var</u> </i>mesajı verdiği annesi, sevgili arkadaşının sevgisiyle hayatta tuttuğu, muhteşem güzellikte zengin, eski, güçlü ruh taşıyan bir kadın.</div><div><br /></div><div>Uzun zamandır görmediği bir başka arkadaşıyla buluşması, "abla"nın <i>"aynada gözlerinin içine bak, gördüğünle konuş, onu güzel bulduğunu söyle"</i> diyerek <u>kendisini sevme pratikleri</u>ni anlattığı sırada, kendisinin de nereden nereye geldiğini gözden geçirdiği sıcak bir sohbete sahne olur.</div><div><br /></div><div>Küçük kardeşinin grubuyla da bir araya gelen "abla", eski bankacı arkadaşlarının <b>Küçük Bebek</b>'te açtığı <b>Luna Piena</b> balık lokantasında yedikleri güzel yemek sırasında, güçlü enerjilerle beslenen yeni ay-güneş tutulması günü 4 Ocak'ta, 2011'i planlayıp dilekte bulunurlarken, en gençlerinin, büyük bilgelikle <u><i>sadece</i> huzur ve neşe</u> dilediğine tanık olur.</div><div><br /></div><div>Kuzey Ege'ye göçeli son beş yıldır, "abla"nın, İstanbul'a gelip Taksim'e İstiklâl Caddesi'ne çıkmadığı, tek vizyon filmi görmediği <i>-şaşılası- </i>ziyaretinin son buluşması, '75'te grafik okumaya başladığı yıl edindiği arkadaşıyla gerçekleşir. Yola çıkmasına iki saat kalana dek yaptıkları sohbetin asıl konuşmacısı, 25 yıl önce, ikisi arasına küçük poposuyla ite kaka ilişip, annesi "abla"nın <i>-o zaman da gayet işlek-</i> çenesini tutup tutup kendine çevirip, <i>"anne, anne, anne..."</i> diyerek konuşmalarını kıskançlıkla bölen kızı. </div><div><br /></div><div><i>Yaşamın ne olduğu hakkında bilgece sezgiye erişmiş </i>genç bir kadın olan kızı, arkadaşına, zamanların sonunda <i>kendi</i> tarikatından <i>kendi</i> şeyhlik deneyimini aktarırken abla", bir zamanlar tek cümlesini tamamlamasına izin ver(e)mediği kızını, sevgiyle, hayranlıkla <u>dinlediğine</u> <i>hayretle</i> <u>tanık olur</u>. </div></span></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-70144747646487958312010-11-30T04:33:00.000-08:002013-07-06T00:07:18.890-07:00"Abla"nın, kedi bağımlılığından nasıl arındığının hikayesi<span style="font-family: trebuchet ms; font-size: 130%;"><span style="border-collapse: collapse;"><em>"Bir tek kendisinden şikayet ettiği..." </em> yazısından birkaç gün sonra, </span>arife günü, hindiba almaya Burhaniye pazarına inmek niyetiyle durağa dikilen "abla", gazetesini almaya markete giden komşusuyla rastlaşır, selamlaşır. Ayaküstü sohbet, <i>her zaman olduğu gibi</i> kedilere geldiğinde, <i>"ah!" </i>der hanım, <i>"yok mu o kediler..." </i></span> <br />
<div style="font-family: trebuchet ms;">
<div>
<span style="font-size: 130%;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><i><span style="font-style: normal;">Deniz dibindeki evlerden birinde oturan, bir arkasında</span></i><i><span style="font-style: normal;">ki</span></i><i><span style="font-style: normal;"> sırada kedi besleyen diğer komşusu yüzünden artan kedi nüfusu dolayısıyla çok şikayetçi, üstelik alerjisi de olan hanım </span>"...ne yapacağımızı şaşırdık, balkona çıkamıyoruz, minderlerin üzerindeler, oğlumun Zodiac'ını tırmalıyorlar, bu sene kilolarca karabiber serpti her yere ayaklarını kesemedik, motosikletini naylonla sıkıca sardı, ne yapıp ettiler parçalayıp... hakkımı helal etmiyorum, en sevdiğim komşularım sizlersiniz ama bu kedi meselesi... </i><i>siz başlattınız burada, önce yoktu bu kadar..." </i><i>Kedilerin artık kakalarını da örtmedikleri</i> konusuna geçen hanıma, "abla", <i>"kokusunu duydukları sürece, </i><i>kediler </i><i>kakalarını örtmeye çalışırlar"</i> der, <i>"karabiber yüzünden koku alma duyuları körelmiş olmasın?" </i></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Durağa yanaşan servise yönelirken tekerlekli pazar arabasını katlayıp muavine veren "abla"yı uğurlayan komşusu arkasından seslenir, <i>"size yalvarıyorum Fatoş Hanım, lütfen kedi maması almayın!"</i></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Koridoru, ayakta, kalabalık bayram alışverişi yolcusuyla tıklım tıkış yola düşen minibüste 45-50 dakikalık yol boyunca, <i>25-30 yaş büyük komşusu</i> kadının yalvarışı kulağında, <i>-yerden göğe doğru bulup katıldığı</i>- sözlerini kafasında evirip çeviren "abla" kendisini, <i>iradesi dışında gidip ... (mama) alan bir tür bağımlı</i> gibi hisseder. Bunun, doğum haritasını çıkaran arkadaşının hediyesi kitapta okuduğu <b>dengelenmemiş merhamet duygusunun<i> karanlık tarafı olan</i> bağımlılık </b>olduğunu keşfetmesi çok sürmez.</span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Bu arada, jel kıvamındaki kuzu antibiyotiği ile harmanladığı kuru mamayı yaydığı yerden beslenen, mama üzerine hapşıranlarla bir aradaki sağlıklı kedilerin<i> -kısa bir süre önü alınmış görünen-</i> sümüklüler kervanına katıldığını esefle gözler. </span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><i>Kaş yapayım derken göz çıkarttığını,</i> doğada beslenmeye uygun tasarlanmış metabolizmalarını, içinde ne olduğu şüpheli mamalarla tembelliğe alıştırıp birer asalak haline getirdiği kedilerini, bunu bir de merhamet adı altında, <i>-sevgi eksikliğini giderme ihtiyacından doğma- </i>bağımlılıkla yapmış olduğunu fark etmesi, bir yeni bilinç düzeyine atlayabilmesi için komşusunun yalvarması gerekmiştir.</span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Sonuçta "abla", bir şişe yüzey temizleyici jeli mama serdiği yerlere boca eder, bir süre bekletir ve yıkar. Sonra da,<i> -kedi besleyip, kendisi gibi, huzur içinde çamaşır kurutamamaktan, parçalanmış kapı-pencere tellerinden, verandada oturmak ne kelime, yürüyememekten şikayetçi-</i> başka bir komşusunun önerisiyle yarı su, yarı sirke dolu bir spray şişesi hazırlar, önceden temizlenmiş yerlere sıkar; her fırsatta eve dalma, asılı çamaşırlara tırnak takıp üzerine yatma planıyla aşağı çekerek tiftikleme... meraklısı azılı kedi tayfası için silahlanır. </span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Bir istisna ile: Önceki yazısına konu ettiği, <i>kendisini, yetkili merciye isyana</i> dek götüren bebek kedi, tıksıran yılışık Tekir'le sarmaş dolaş, odunları örten naylonun kuytusunda geçirdiği geceler ardından, günde birkaç kez "abla"nın banyosuna alınır, kuru yavru kedi maması, süt, keçi peyniri ile hazırlanmış açık büfede beslenir, sümüğü kabuklanmış burnu silinir, temizlenir, sevilir... ve kapı önüne konur. Sık sık seyahat eden "abla"nın yatak odaları ile banyo dışında kapı olmayan açık evinde, ne zaman ne de mekan, -<i>bu Dünyalar güzeli dahil, herhangi bir-</i> kedi kadrosu için uygun değildir.</span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Arada lodosun taşıdığı yağmurla şen, <i>sümbül, yabani erik gibi bir iki bitkinin kavruk da olsa çiçeklendiği </i>sıcak sonbahar günleri, yorganını tepeleyerek uyuduğu ılık Kasım geceleri, yaklaşan kışı by-pass edip bahara geçecek gibi görünse de, Kasım'ın 23'üne dek süren, iskelelerin sökülmesiyle sona eren denize girme macerasından artan zamanda, eski bir iş önlüğüyle zırhlanmış "abla", verandada, kucağında uyuklayan, ellerini ısıran, tıksırdıkça saçtığı temizlenen bebek kedi için, için için kaygılanır. </span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><i><span style="font-style: normal;">Havaların güzel gidişi yüzünden devamsızlık edip son durumdan habersiz, verandaya yanaşanlar, <i>mutfağı kapadığını.</i>.. söyleyen, </span>-dilinden, sesinin tınısından anladıklarından mı, mama kokusu duymadıklarından mı bilinmez-,<span style="font-style: normal;"> bağımlılığıyla, gerçek bir bağımlı gibi, arada gözyaşlarına boğularak vuruşan "abla"ya çok ağır gelen bir bakış atıp oyalanmadan yollarına devam etmekteler...</span></i></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><i><span style="font-style: normal;"></span></i>Bayramın ikinci günü, <i>ortanca kız kardeşinin de bayıldığı</i> bebek kedi hiç görünmediğinde, yaşamı, kendi ego'su Sebastian penceresinden değerlendirme alışkanlığıyla "abla", <i>ihaneti tattırdığı kedileri gibi onun da </i>yok olduğuna hükmeder. İçini çok acıtan bu bir günlük ağır duygu sınavından huzurla çıkıp, bebek kedinin açık büfesini tasfiye ederek, kalan mamayı aldığı son şişe toz antibiyotikle harmanlayıp evden uzakta bir kuytuya serebilmesi için, <i>kitabında, </i>"...<b>duygusallıktan kaçının, dengeyi arayın</b>."<i> </i>cümlesine rastlaması gerekir.</span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Karşılaştıkça, <i>kedi beslememe kararını</i> duyurduğu, kedi sever/sevmez, <i>-hatta, </i>"büyük sevap işliyorsun, Allah razı olsun" <i>diyen ile, kapatıp giderken yazlığında beslediği <wbr></wbr>hasta kediyi bırakmaya gelen dahil-</i> hemen her komşusu, çok ilginç biçimde <i>"hah! en doğrusunu yaptın!"</i> demekte, kendisini, <i>kararı konusunda kararlı </i>davranmaya özendirmekte...</span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: 130%;">Bolca gözyaşı döktüğü, <i>dile kolay</i> 45-50 yıllık kedi besleme <i>-sevme değil!-</i> bağımlılığından arınması için, şikayetler boyunca <i>kedilerin, fare, kuş, böcek vs. ile, </i>-doğada mutlaka önemi de olan biçimde-,<i> beslenme donanımıyla geldiklerini </i>binlerce kez dile getirmesi yetmemiş, ağzından çıkanı kulağı duysa da yüreği dinlememiş "abla"nın, kararına teslim olabilmesi için son olarak, kendini hayvan haklarına vakfetmiş sevgili arkadaşından, nezle, gençlik hastalığı salgınları üzerine konuşurlarken, <i><b>Dünya'da işleri biten kedilerin </b></i><i>ezoterik anlamda </i><i><b>dönmeye başladıklarını</b></i> işitmesi gerekmiştir. </span></div>
</div>
senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-55380180018858348472010-10-19T10:43:00.000-07:002010-10-19T10:45:20.631-07:00"Abla"nın, "enerji dozu" ardından: Ekim Cumartesisi, Pazarı, Pazartesisi ve Salısı<span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;">Mayıs'ta kızının, anneler günü ve doğum günü hediyesi olarak aldığı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-mor-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> enerjilere, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">hazır Filmekimi'ne gelmişken, </i><span style="font-family:trebuchet ms;">deyip bir doz daha ekleyen "abla", sonraki günlerde yaşadığı harika deneyimi anlatır.</span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />Düzenli okurunun acı macerasını bildiği </i><span style="font-family:trebuchet ms;">Naciye Hanım'ın, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">katıldığı ilk meditasyon deneyimi </i><span style="font-family:trebuchet ms;">izlenimini "abla"ya aktardığı kahvaltıdan sonra, iki kadın yakındaki markete gider, kıza ve damada pişirmek üzere sebze alışverişi yaparlar. Ertesi akşam Kuzey Ege'ye, evine döneceğinden durakta vedalaşırlar, "abla" minibüse biner, Şişli'de Cumhuriyet Gazetesi'nin sokağında iner.</span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />Gazete okumayıp, haber izlemediği son </i><span style="font-family:trebuchet ms;">beş yıl öncesinde, sadık okuru olduğu </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Cumhuriyet Gazetesi </b><span style="font-family:trebuchet ms;">önündeki çelenk ve hüzünlü insan kalabalığı dikkatini çeker; güvenlik görevlisinden, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-anneannesiyle aynı tarihlerde, mübadelede Hanya'dan Çanakkale'ye göçen annesi Fatma Hanım tarafından hemşehrisi saydığı-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Deniz Som</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'un vefatını öğrenen "abla" üzülür. </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Hayatın herşeyden çok geçici, hayattan alınan derslerin ise kalıcı</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> olduğunu bildiğinden </span><b style="font-family: trebuchet ms;">yüreğindeki üzüntüye gömülmez</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, güzel, serin Ekim Cumartesisi'nde Rumeli Caddesi'ne yönelir.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Taksim'e çıkmak üzere teleferiğe binmeden, elyapımı kutularını yaptığı takı tasarımcısı hanımın dükkânına uğrar; el, hayâl ve kalp kırıklığı üzerine acı bir deneyim dinler, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">empati kuran yanının kontrolü ele geçirmesine </i><b style="font-family: trebuchet ms;"><i>izin vermez, </i>kapılmaz</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Çok eğlenceli bulduğundan, İstanbul'a her gelişinde ne yapıp edip, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">hiç değilse </i><span style="font-family:trebuchet ms;">bir rotasını teleferik bağlantılı çizen "abla"nın, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-değiştirileceğini, damattan da değişim sırasında içinde kalan miktarın sahibine ödenmediğini öğrendiğinden-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> yükleme yapmadığı Akbil'i, turnikede bildik berbat sesle durumu ilân eder. Ne yapacağını kestiremeyen "abla"nın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"kimse var mı, bakar mısınız?"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> seslenişine telâşla koşan görevli, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-kimbilir ne düşünüp neden ürkerek-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> hattı durdurduğunu söyler, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"böyle anî durdurmalarda, sonradan arızalar oluyor" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diyerek gözdağı vermeyi de ihmâl etmez. Görevlinin çıkışması, "abla"nın </span><b style="font-family: trebuchet ms;">neşesini gölgelemez</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Bir sonraki sınavda </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">da</i><span style="font-family:trebuchet ms;">, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kendince </i><span style="font-family:trebuchet ms;">yüksek performans gösteren "abla", dönüşünü açık aldığı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-bir ihtimal, işi bitti deyip geliş biletiyle çöpe attığından gösteremediği-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> bilete, işlem yapamayacağını bildiren, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-bilgisayar kayıtlarına bakarak sorunu çözebileceğini düşündüğü- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">görevliye </span><b style="font-family: trebuchet ms;">öfkelenmez</b><span style="font-family:trebuchet ms;">. Önüne uzatılan formu doldurur, puanlarıyla dönüş biletini alır; </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bir zamanların şanlı, harlı "abla" öfkesine teğet geçen </i><span style="font-family:trebuchet ms;">minik aksiliklerle döşenmiş yolu üzerindeki bir sonraki hedef Beyoğlu Sineması'na yollanır. </span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">Venedik ve Altın Koza'dan ödüllü, 2010 yapımı</i> </span><span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Çoğunluk</b><span style="font-family:trebuchet ms;">: Yönetmen </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Seren Yüce</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, oyuncular </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Esme Madra, Nihal Koldaş, Erkan Can, Feridun Koç</b><span style="font-family:trebuchet ms;">... Küçük kızkardeşiyle izeyip, çok beğendikleri film, "abla"yı </span><b style="font-family: trebuchet ms;">kötümserliğe sürüklemez</b><span style="font-family:trebuchet ms;">. Emsali akranları gibi Mertkan, ev içi şiddetin muhteşem örneği, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">elbette iyiliğini düşünerek, </i><span style="font-family:trebuchet ms;">oğlunu temelsiz düşmanlık duygusuyla yükleyen babasıyla, duyarlılığını çevresine yayamamış annesi arasında sıkışıp pes ederek yaşamla ilgili sorumluluklarını yüklenmeyi reddetmiş, kendisinden güçlü gördüklerinin </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"oğlum bak şöyle yapmalısın, böyle etmelisin, ...meli, ...malı"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">larına kendini bırakmıştır. Kendisi hakkında hiç fikri yokken, bilinen </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-askerliği geciktirmek üzere Açık Öğretimde okumak, sadece "çakmak" amacıyla kız arkadaş edinmek türünden- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">kalıpları tekrarlayarak yaşayıp giderken </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-son zamanlarda</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> ille</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> her filmde şakır şukur mastürbasyon sahnesiyle </i><i style="font-family: trebuchet ms;">resmedilen </i><i style="font-family: trebuchet ms;">abazanlığın da ağırlığıyla-</i><span style="font-family:trebuchet ms;">, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">yakışıklı bir koca bulup evlenmek</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> hayâlini </span><i style="font-family: trebuchet ms;">safça</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> ortaya koyan Doğulu kızın ilgisinden etkilenir.</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> Oğlanı sıkmama</i><span style="font-family:trebuchet ms;">nın ilişkinin selâmeti için zorunlu olduğunu düşünen ve buna göre, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-kökeni dolayısıyla taşıdığı riski gözardı ederek çok fedakâr, verimkâr- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">davranan kızla buluşur ama, ailesinin </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bile </i><span style="font-family:trebuchet ms;">tanıdığı kız, arkadaşları arasında </span><i style="font-family: trebuchet ms;">çingene </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diye anılmaya devam eder. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Babanın net tavrı üzerine, duygularını soruşturduğu oğlundan, beklediği belirsizliği gördüğünde, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-"abla"nın, oğlunun duygusal tepki vermesi durumunda babayla kıran kırana mücadele edebileceğinden şüphelendiği- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">anne, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"beni babanla uğraştırma" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diyerek çoğunluğa katılır.</span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">Küçük kızkardeşinin ısrarlı önerisi üzerine</i> </span><span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Aksanat</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'ta izledikleri, savıyla, sahnelenişiyle pek güzel oyun </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Şeylerin Şekli</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'nden tanıdık Bartu Küçükçağlayan Mertkan, film boyunca iki kez, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">doğru, iyi, güzel</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'e ulaşma fırsatı yakalar: Sarhoşken arabasına çarptığı, babasının bürosundan tekme sille tokat atıldıktan sonra çay içerken gördüğü taksi şoförüne </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-"abla"nın çok beğendiği Takva'nın muhteşem Muharrem'i Erkan Can- </i><b style="font-family: trebuchet ms;">baktığı birkaç dakika </b><span style="font-family:trebuchet ms;">ile Gebze'deki şantiyede akşam yemeği yediği kebapçı önünden geçerken, kendisine başıyla selâm veren Kürt ameleyle </span><b style="font-family: trebuchet ms;">bakıştığı kısacık an</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Çıkışta kardeşiyle, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"ne mal olduğumuzu yüzümüze vuran filmlerden"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> diyerek sınıfladığı film; </span><i style="font-family: trebuchet ms;">düşmanlık, hayâlkırıklığı, engellenmekten doğan öfkeli </i><span style="font-family:trebuchet ms;">oğula babanın sağladığı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"emanet"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">, olacaklarla ilgili hiç umut vermese de, hayatta, sebeplerine bakarak, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">herşey tam olması gerektiği gibi olduğu</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> fikrine varalı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">nereye varır bunun sonu</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> kaygısını terkettiğinden, "abla"da hiç </span><b style="font-family: trebuchet ms;">umutsuzluk yaratmaz</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Gün boyu sınandığı, baktığında koordinatlarını beğendiği güzel Ekim Cumartesisi, akrabalarla sevgi dolu buluşma ardından, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"eflâtun"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">a, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"bilmemkaç"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> olduklarını söyledikleri korsan taksiyle evlerine, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">yarı bedelle</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> ulaşmalarıyla sona erer.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Ertesi gün, günlük güneşlik Ekim Pazarı, kızkardeşler bu kez bir Godard filmi izlemek üzere </span></span> <span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Pera Müzesi</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> kapısında buluşurlar. </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Fransa-İtalya, 1961 yapımı</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Kadın Kadındır</b><span style="font-family:trebuchet ms;">: Yönetmen </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Jan-Luc Godard</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, oyuncular </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Jean-Paul Belmondo, Anna Karina, Jean-Claude Brialy, Henri Attal</b><span style="font-family:trebuchet ms;">... Striptizci Angela, birlikte yaşadığı Emile'den bebek ister ama Emile'in buna gönlü yoktur. Ayaklarını silkeler yatağa girerler, konuşurken küser, kalkar kitaplığa giderler, isimleri elle kapatarak ürettikleri sözlerle birbirlerine sataşırlar. Arkadaşları Alfred bebek yapma işine çok heveslidir ve üzerine düşeni de yapar ama çift birbirlerini sevdiklerini farkeder, biraraya gelirler. </span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />Oldumolası Godard filmlerini </i><i style="font-family: trebuchet ms;">"zor" bulan </i><span style="font-family:trebuchet ms;">"abla", bu kolay izlenen, eğlenceli müzikâl filmden memnun çıkar; yönetmen ile Truffaut filmlerine şirin göndermeler, kafede Jean-Paul Belmondo'nun, bu filmlerden birinin oyuncusu Burt Lancaster için </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"arkadaşım olur"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> deyip, dönüp kameraya sırıtışı... sinemanın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">gişe kaygısıyla çatılmış </i><span style="font-family:trebuchet ms;">kalıplarının olmadığı zamanlarda yapılan filmlerin, ayrı bir tadı olduğunu düşündürür. Angela'yı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"şımarık"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> bulmasının, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">genlerine işlemiş kadın değersizliği</i><span style="font-family:trebuchet ms;">'nden kaynaklanıyor olabileceğini farkeden "abla", </span><b style="font-family: trebuchet ms;">bu farkındalığın altını usulca çizer</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Karanlık, ıslak Ekim Pazartesisi sabah 5:30'da, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">tufan provası </i><span style="font-family:trebuchet ms;">yağış eşliğinde Kuzey Ege'deki evine varan "abla", bir sonraki gün, lodosun nazikçe üfürdüğü ılık Ekim Salısı denize girmeyip yazı yazdığı için </span><b style="font-family: trebuchet ms;">suçluluk duymaz</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, kendisini mutlu eden yazma eylemi sırasında, kendisini bir sonraki iş</span><i style="font-family: trebuchet ms;">(ler)</i><span style="font-family:trebuchet ms;">i planlarken ya da </span><b style="font-family: trebuchet ms;">birşeyler kaçırıyormuş paniğine kapılmış bulmaz</b><span style="font-family:trebuchet ms;">. Ve verandada, kendisine koliden ev yapan, önüne mama, süt, haşlanmış yumurta koyan, sulandırılmış İsveç Şurubu'yla ıslatılmış pamukla sık sık sümüklerini silen "abla"nın, kucağı için cayır cayır bağıran bebek kedi, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">vicdanını rahatsız etmez</b><span style="font-family:trebuchet ms;">. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Koordinatlarının yerleştiği tüm bu </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"><b>yeni </b></i><span style="font-family:trebuchet ms;">iyilik noktalarının, bakışının, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-taaa uzaklara dek pırıl pırıl görüş sağlayarak- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">keskinleşmesi gibi, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">ruhunun</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> da, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-doğru-iyi-güzel seçimlerle, suçluluk duymaksızın dengede kalabilmesini sağlayan- </i><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">becerilerinin arttığını </b><span style="font-family:trebuchet ms;">gözlediği muhteşem zamanın, enerji aldığı günler sonrasına denk geldiğini sevgiyle saptayan "abla" sevinçle, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">epeydir alamadığı kadar <b>deriiiin </b></i><b style="font-family: trebuchet ms;">bir soluk alır</b><span style="font-family:trebuchet ms;">.</span><b style="font-family: trebuchet ms;"><br /></b></span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;"></b></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-30198595130841432402010-08-13T01:14:00.000-07:002010-08-13T01:21:52.857-07:00"Abla"nın, bir zorlu öfke yangınından daha, tutuşmadan geçişinin öyküsü.<div style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:130%;">Bir gün önce kendisine bir vantilatör hediye ederek, sıcaktan ağırlaşıp üstlerine yapışmış geceyi hayatta kalarak geçirmesini sağlayan; yaşamdaki amacı, <i>başta seyahat</i>, <i>-kendisinin lüks saydığı-</i> birtakım ihtiyaçlarını karşılamak gibi görünen küçük kızkardeşiyle, sakin sıcak denizden çıkıp, otoparka dönüşmüş bahçesi içinden geçerek verandaya ulaşan "abla"nın, sardunya bariyerini aşarak ortalara kadar gelip parketmiş beyaz Tofaş otomobili görmesiyle, saçlarının diken diken olması bir olur!<br /><br />İlk iş kooordinatlarını, <i>duygusal açıdan dengeye ne uzaklıkta olduğu</i>nu kontrol eder: Durum hiç de parlak değil; kendisini,<i> arabaya kötü bişey yapmayı planlarken </i>bulan "abla", derin soluklarla tepkisini, <i>buranın bir bahçe olduğunu anlatan</i> sivridilli bir mesaj yazıp sileceğe iliştirme boyutuna indirirse de, <i>görülen o ki</i>, uzun süredir uzağında olmakla öğündüğü yakıcı öfke ateşinin tam göbeğinde!<br /><br />Önce sessizleşir; kardeşine, <i>öfkeyi büyütmemek</i> adına birşey söylemez ama, geçen zaman kızgınlığını indirgemeye yardım etmeyince, arabanın verdiği rahatsızlığı, öfkesini dile getirir. Neşe gibi öfke de bulaşıcı ve katlanarak çoğalma özelliği taşıdığından, az zaman sonra kızkardeşler<i> -dışarıdan bakana taze ceviz yiyor görünmekteyseler de- </i>kendilerini pusuya yatmış, arabanın <i>talihsiz </i>sahibini bekliyorken bulurlar.<br /><br />"Abla"nın mırıl mırıl <i>"...sabır, huzur..."</i> dilediği zaman, <i>-kontrolün, öfke temsilcisi ego'su Sebastian'dan, sükûnet, hoşgörü temsilcisi Ben'im Varlığı Basiret Hanım'a geçtiği paha biçilmez zaman-</i> ilerler, ilerler, ilerler... Yüreğindeki kızıl öfke korunun küllenmeye yüz tuttuğu, aklındaki kötücül planların puslandığı bir zaman aralığında, elinde uzun saplı spor çantası, üzerinde Trabzonspor forması, yüzünde meleksi utangaç bir ifade olan, iri mavi gözlü, yuvarlak yüzlü sarışın genç arabanın yanında belirir.<br /><br />Kucağındaki ceviz kabukları dolu tepsiyi masaya koymasıyla, yerinden fırlayıp verandanın parmaklığına dayanması bir olan "abla"nın ilk çıkışı <i>"bizim bahçeyi pek beğenmediniz galiba?"</i><i> </i><span style="font-family:trebuchet ms;"> biçimindedir. İki kardeş, </span></span><span style="font-size:130%;"><i>sonradan Burhaniye İskele'de oturduğu anlaşılan-</i> <i>deplasmandaki</i><i> </i></span><span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;">genci sağlı sollu sataşmalarla epey sıkıştırırlarsa da, oğlanın mahcup tavrı ile, aradan geçen, öfke/sevgi seçimi yapmaya yetecek uzunluktaki muhteşem zaman süresi sayesinde </span></span><span style="font-size:130%;"><i>-</i><i>bir saat önce karşılaşılmış olsa, çok daha sert bir tartışmaya yol açabilecekken-</i> şakalaşma kıvamında süren görüşme, oğlanın, <i>verdiği hasara karşılık bahçesinden sebze getirme</i> vaadiyle, güle eğlene sona erer; kızkardeşler edindikleri bu yeni kardeşlerinin korna çalarak ayrılan arabasını el sallayarak uğurlarlar.<br /><br />Beş yıl önce yaz kış oturmak niyetiyle, 30 yaşındaki yazlık eve tadilât yaptırırken, şirketin düzenli keşifleriyle karşılaşan, caddeye kadar olan alanı kapmaya, <i>ne niyeti, ne de hâli ve vakti olmadığını </i>anlatana dek göbeği çatlayan "abla", sözkonusu yerin otoparka dönüşmesini engellemek üzere, oraya buraya bahçıvan marifetiyle konmuş, <i>plajı, yolu görememekten şikayetçi </i>komşularının sabotajından korumak için aralarına bir iki de incir fidanı gizlenmiş sardunyaları, özene bezene sulamaya gayret eder. </span> </div> <div style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:130%;"> </span></div> <div style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:130%;">Giden arabanın altından çıkan yere yapışmış sardunyaların gövdelerindeki, benzerlerine bahçenin öte kıyısında da rastladığı koyu kahve renk, aklına, <i>birkaç yıl önce sularken gözleri önünde sessizce yıkılan, köküne paslı teneke sokulmuş incir fidanı, "bilinmeyen bir neden"le birden kuruyan bir başka meyve fidanı, aşılanmış armut ağacının dörder çeliğinden bazılarının sökülmesi olaylarında olduğu gibi, </i>suikast olasılığı getirse de, "abla" bunlara fazlaca yatırım yapmamayı daha huzurlu bulur.<br /><br />Ertesi akşam üzeri elinde</span><span style="font-size:130%;">,</span><span style="font-size:130%;"> topan patlıcan, domates, biber dolu bir poşetle veranda merdivenlerinde beliren meleksi masum bakışlı utangaç genç, "abla"nın huzura yaptığı yatırımın bir sonucu olsa gerektir.</span></div>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-52905965821572829222010-07-25T03:00:00.000-07:002010-07-25T03:01:49.139-07:00"Abla"nın, Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği izlenimleri, 4<span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">Verandada, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">göbektaşına uzanmışçasına</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, küçük kızkardeşi ile ter dökerken, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"mevsim dolayısıyla tam doluluğa ulaşan sitemizde, mevcut tesislerin, ancak ortaklarımızın ihtiyacını karşılayabildiği... ortaklarımızın kan ve sıhrî hısımları dışındakilerin site içerisine alınmayacakları... artezyen kuyularındaki azalma nedeniyle duşların kapatıldığı..."</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> içerikli anonsa kulak veren, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-yol üzerine çift sıra park edildiğinden-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> burnunu, verandası dibindeki akasya ağacı altına sokmaya çalışan büyük siyah arabayı görünce saçları diken diken olan "abla", kendisini birden, özgürlüğünü </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-alanını- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">yitirme korkusu sınavında bulur; üzerindeki </span><i style="font-family: trebuchet ms;">işgal edilme, ele geçirilme</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> gerginliğinden sıyrılabilmesi için bir kaç </span><i style="font-family: trebuchet ms;">deriiiiin</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> nefes alması gerekecektir. </span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br /></i><span style="font-family: trebuchet ms;">Ustanın, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">her daim </i><span style="font-family: trebuchet ms;">muhteşem müzikle mayaladığı, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"merak etmeyin, kalbiniz, ciğerleriniz yanmayacak..."</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> diyerek, hacimli nefeslerle derinleşmesini sağladığı, arada zil sesiyle sağlamlığını test ettiği </span><b style="font-family: trebuchet ms;">meditasyon</b><span style="font-family: trebuchet ms;">lar sırasında "abla", </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-çok istemesine karşın, ne yazık!-</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, kardeşleri gibi "</span><i style="font-family: trebuchet ms;">uçma</i><span style="font-family: trebuchet ms;">"yı beceremez. </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Her nedense</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, her seferinde ayakları yerde, dibi sandalyede, yere uzandığı bir çalışma sırasında ise,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> -bir ihtimal bu güzelim duyguyu deneyimleyebileceğini sandığı seferinde, boynu civarında dolanan karıncanın neşeli ısırıklarıyla-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> sırtı kündededir. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Uçamasa da; gözleri kapalıyken, birlikte ürettikleri</span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"> "ooooo!"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> sesi/frekansıyla güçlü mor ışıklar görür; bir kayanın kuytusunda loş bir mekânda, bebek İsa'nın sarımsı taş bir kurnada vaftizi, serin kumlu çölde yürürken rastladığı devasa kayanın gölgelediği derin, duru, lâcivert gölde yüzdüğü; kardeşleri, gelen enerji dalgalarına atlarken, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bir önceki çalışmada kendisine kristal bir koni hediye eden</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> 12 muhteremin içinde bulundukları saldan uzanan elle sudan çekilip, gönül bölgesindeki tahta-metal çarka, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">eski 2.5 liralar büyüklüğünde</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> 12 pırlanta yerleştirdikleri,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> -uzaktan, ola ola hantal bir leylek olup uçuşunu </i><i style="font-family: trebuchet ms;">gözlerken-</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, sırtına bağlı araba koltuğunda kahkahalar atan küçük bir oğlan çocuğunu</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> bir yerlere</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> götürdüğü; bir seferinde de </span><i style="font-family: trebuchet ms;">eski minibüslerdeki çıkartmaları hatırlatan</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kocaman gözlerin uçuştuğu pek çok sahneye tanık olur.</span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />Üzerinden bir hafta geçmiş olmasına karşın duygu yükünü yitirmeyen</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, Dome'un ayakucunda, karşı tepeye bakan kerevette, iki kardeşiyle, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">arada bir-ikisinin kaydığı</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> yıldızlı göğe bakıp, rüzgâr eserken susup, hafiflediğinde sazı ele alan cırcırböceklerinin cırıltısı kulağında geçirdiği gecenin sabahında, sivrisineklerin sol kaşı üzerinde yaptıkları yoğun çalışma sonucu, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">henüz botoks yaptırmışcasına</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> ifadesiz alınla uyanışını; ustanın, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"işin yarısını yaptığını..."</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> iddia ettiği göletteki muhteşem banyoları; Dome kubbesi altında, birbirlerine sarıldıkça büyüyen, sarıp sarmalayan</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> -neredeyse elle tutulur</i><span style="font-family: trebuchet ms;">-, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">kardeşlik frekansı</b><span style="font-family: trebuchet ms;">ndan sıyrılmak istemeyip, ömrünün kalanını bir köşesinde geçirme dileğini; karışık ot </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-delidomat, kursalak, kızılbacak- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">böreğini, Saraylı tatlıyı; yoğun enerji duşlarıyla yorgun bedenini yatağa serdiği serin, ferah, güzelim Taş Ev'de,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> aşağıdan yükselerek,</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> oda arkadaşıyla tutturduğu uzun sohbetlere karışan, gençlerin ürettiği müziğin harika ritmiyle uykuya varmayı; </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bir kazayla hafifçe puslansa da</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, başını boş yakaladığında, Kelt müziği eşliğinde </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-biraz ürkerek de olsa-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> trambolinde zıplayıp hoplamayı; gözleri bağlı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">diğerine güvenerek </i><span style="font-family: trebuchet ms;">yaptıkları yürüyüş sonrası kampa, dere içinden, kayan yosunlu taşlar üzerinde dört ayak, güle eğlene dönüşlerini... "abla", kolay kolay unutamayacak.</span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">Şu ya da bu şekilde </i></span> <span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">bir dokunuş, üç beş söz, bir bakış... ile birşeyler öğrenmesini sağlayanların yanısıra; dere yatağından ayıkladığı parlak taşlarla yaptığı yığmalara </span><i style="font-family: trebuchet ms;">nazire</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, iri taşlarla muhteşem denge anıtları diken </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"meçhul sanatçı" </i><span style="font-family: trebuchet ms;">kardeşine; </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"yorgun musun abla?" </i><span style="font-family: trebuchet ms;">sorusuyla, yorgunluğuna dikkatini çekerken, bunun</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> hiç de </i><span style="font-family: trebuchet ms;">örtbas edilmesi gerekli bir eksiklik olmadığını farketmesini sağlayan kardeşine, ellerinden kendisini tanıyıp gözlerinde Belgin Doruk'u görerek, kendisini özel ve güzel hissetmesini sağlayan kardeşine, kalbini tüm gayretiyle açarak </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-bir gülle- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">ulaşmasına izin veren kardeşine, yeni tanıştıklarında </span><i style="font-family: trebuchet ms;">sarılma için izin </i><span style="font-family: trebuchet ms;">isteyip ayrılırken, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kendisine pastanın kremasında olduğunu</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> müjdeleyerek, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">tepeye, kırmızı şekerlemeye ulaşmak için</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> -işaret parmağının ilk boğumunu göstererek- </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"şu kadar kaldı Fatoş Abla!"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> diyen, tatlı orman perisi kızkardeşine; çok uzun zamandır göğsüne çöreklenmiş oturan, soluğunu boğan tıkanıklığı, yaptığı şifa çalışmasıyla bir çırpıda söküp atan sevgili oda arkadaşına; bu güzelim buluşmayı organize eden </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Şifa Çemberi</b><span style="font-family: trebuchet ms;"> ile birlikte, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">gelmekte olanın demo'su </i><span style="font-family: trebuchet ms;">muhteşem frekansı deneyimleme mekânı sağlayarak </span><i style="font-family: trebuchet ms;">yardım ve yataklık eden</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Hızır Kamp</b><span style="font-family: trebuchet ms;">'a; ve elbette, yüreğine koyarak yaşamını kolaylaştırdığı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"herşey yolunda..." </i><span style="font-family: trebuchet ms;">güveniyle 2004'ten bu yana, yoluna ışık tutup sorularının yanıtlarının peşine düşme itişi sağlayan ustası Ali'ye, "abla", </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-sözcüğün taşımaya yetmediği duygularla-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> içtenlikle teşekkür eder.</span></span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;"><br /></b></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-70736872071198955462010-07-23T10:22:00.000-07:002010-07-23T10:29:25.562-07:00"Abla"nın, Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği izlenimleri, 3<span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">Sitenin, gece boyu bağıra çağıra, sert fren sesleriyle eğlenen, gündoğumuna yakın şapırtılarla denize giren, güneşin ilk ışıklarıyla yokolan </span><i style="font-family: trebuchet ms;">vampirler</i><span style="font-family: trebuchet ms;">in dağıttığı uykusu üzerine, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"serinde bahçeyi sulayayım..."</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> diyerek yekinen "abla", son günlerde aldığı bir çok güzel haber/maile ek olarak, epeydir görmek istediği ahbaplarının sabah yürüyüşüne rastlar. Ayaküstü sohbetin tadı damağındayken sulamayı bitirir, bir üst sokak komşusuna takılır, beraber denize inerler. Hanım, "abla"nın kampa gideceğini bilmektedir, neler yaptığını merak eder. </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"Neyi, nereye kadar, nasıl anlatmalı?"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> diye düşünürken, ego'su Sebastian'ın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-kimbilir ne tür bitiş/bitirilişlerin hatırasını taşıyan-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kaygısı kaynaklı otosansür filtresine takıldığını farkeder etmez silkinen "abla"</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "hayır!"</i></span> <span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">der</span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"hayır, bu defa değil! BU DEFA DEĞİL!"</i><span style="font-family: trebuchet ms;">...</span><br /></span> <span style="font-size:130%;"><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Sıralama ve grup çalışmaları için üç kez, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">değişimin enerjisini taşıyan, doğum tarihi olan 23-5-1958'de de olduğu şekliyle tekrarlandığından kendisine pek uygun gelen</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> 5 rakamını çeken "abla", sırası geldiğinde, özgürlüğünü kaybetme korkusundan, bunun kendisini kapadığı kafesten şikayet eder. 2004'teki çalışmalar sırasında çözdüğünü sandığı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"annesine öfkesi"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> meselesi tortudan arınmamış olmalı ki, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">sorumlulukla sakatlanmış sevgi</b><span style="font-family: trebuchet ms;"> ve </span><b style="font-family: trebuchet ms;">kölelik korkusu</b><span style="font-family: trebuchet ms;"> için </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bir kez daha</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> -20 yıl önce rahmetli olan- "anne enerjisi"yle yüzleşmesi gerekir. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Küçük kızkardeşini, kendisinden 4.5 yaş büyük "abla"ya emanet ederek toplumsal rolünü oynamaya giden annesi, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">bacağı boyundaki </i><span style="font-family: trebuchet ms;">kardeşini uyutmak için ayağında sallarken savsaklarsa, karşı duvardan bakan Atatürk</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> portresinin</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kendisine kızacağını söyler. Görünen o ki "abla", annesini çok ciddiye alır; için için, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">o oynamak isterken</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kendisine bu sorumluluğu yükleyen annesine kızdığı yetmezmiş gibi, uzun yıllar rüyalarında, uyanıkken konuşmalarında kızıyla karıştırdığı küçük kızkardeşine de kızgınlık duyar. Çalışma sırasında "anne enerjisi"nin modeliyle kucaklaştığında sırtını tapışlaması, hanımın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"aaa, beni teselli ediyor, anne sen değilsin ki, benim anne!"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> tepkisiyle karşılanır. Bu çalışma, kendini, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">hiç sorgulamaksızın</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> "sorumlu" sayıp annesi yerine koyan "abla"nın, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"senin için bir şey yapmalıyım!" </i><span style="font-family: trebuchet ms;">diyerek sıkıntılara boğduğu küçük kızkardeşinin </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-bazısı hırçın- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">tepkilerinin de açıklamasıdır. Sonunda "abla"nın, büyük olasılıkla, hafta sonu için İstanbul'dan gelen küçük kızkardeşini, 48 yıl süren sorumluluk prangasından salıverileceği saatler, bu yazının okunduğu saatlere denk gelecektir. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Katılımcı kardeşlerinin, hâlletmeye geldikleri sorunları anlatıp, problemleri, birlikte yarattıkları kişilerin enerjileriyle yüzleşerek çözmelerini sağlayan çalışmalar yaptıkları oturumların birinde, su rengi gözlü güzelim bir kız çıkar öne; </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"ne yapsam"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> der, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"anneme beğendiremiyorum</i><span style="font-family: trebuchet ms;">...</span><i style="font-family: trebuchet ms;">"</i><i style="font-family: trebuchet ms;"> </i><span style="font-family: trebuchet ms;">Cümlesi gözyaşlarına boğulurken, yaşamını </span></span><span style="font-size:130%;">,<br /> </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-elbette en iyisini yapmak adına-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kararttığı kendi kızıyla yüzleşen "abla", gözyaşlarıyla sarıldığı güzel kardeşinden özür diler. Devamında bu, ebeveyn ve evlât tarafını temsil edenlerin, ana-babalık ve çocukluk sürecinde, çizginin ötesinde ya da berisinde olmaları dışında, aynı enerjinin aktörü/aktristi/kurbanı olduklarının ortaya çıktığı çok değerli bir çalışma olur.</span><br /></span> <span style="font-size:130%;"><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Bir diğer çalışmada katılımcılar ellerini tuttukları kardeşlerinin gözlerinin içine bakarlar; daha sonra içiçe iki dairede yan yana sıralı sandalyelerde oturanlar birer kayar, karşısına oturdukları kişinin ellerini tutarak gözlerine bakarlar; katılımcıların, gözler bağlıyken ayakta gezinerek buluştuğu diğerinin ellerini tuttuğu bir başka çalışmanın amacı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">diğerinin kim olabileceğini sezebilme, yüreğine sızabilme</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> alıştırmasıdır. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Hiç kimseyi tanımadığından yabancılık hissettiği, cinsiyetle ilgili kalıplara takılıp tökezlediği, toplumsal hiyerarşi pratiğiyle tedirginlik duyduğu, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"elele tutuşup diğerinin gözünün içine bakma"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> çalışmalarında "abla", başlangıçta sıkıntı çekse de, alışıp bu harika maceraya kapılmakta gecikmez. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Toplumsal koordinatları kesin ve keskin iş adamının gözlerinden, bir çocuk masum, yumuşacık bakar; </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">yaşam mı onu o mu yaşamı örselemiş belli değil</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> bir genç adamın gözleri, "abla"nın Katmandu'da gördüğü, kubbesi safranla yıkanan stupaya çizili Buda'nın gözleridir: (</span><a style="font-family: trebuchet ms;" href="http://www.dailymotion.com/video/x2jf1i_buddhist-swayambunath-stupa-kathman_politics" target="_blank">http://www.dailymotion.com/<wbr>video/x2jf1i_buddhist-<wbr>swayambunath-stupa-kathman_<wbr>politics</a><span style="font-family: trebuchet ms;">) Kız kardeşlerinden biriyle bakışırken "abla", diğerinin gücünü tartan, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">biri kendisi</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> iki samuray arasında, göz hizasında parlayan yatay kılıcın pırıltısını görür. Nihayet, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">diğerinin içindeki varlığın ve ışığın onurlandırıldığı</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> bir çalışma sırasında, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kızıyla akran</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> bal rengi gözlü erkek kardeşi, "abla"ya </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"Fatmacım" </i><span style="font-family: trebuchet ms;">diye seslenip, yaş, cinsiyet türünden en güçlü kalıplarını yerle bir ederek, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">elele, bir olma</b><span style="font-family: trebuchet ms;">nın tam olarak ne anlama geldiğini, yüreğiyle anlamasını sağlar. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Gözleri bağlıyken kendisini, büyük durulukla saptayan kardeşlerinin tersine, sesini duyduğu kardeşinin bile kim olduğunu anlamayan "abla", yüreğiyle kalplerine baktığında, birinin </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">kristal sütunlu görkemli bir kapıdan geçerek serin kumlu bir çölde mutlulukla ilerlediğini</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, ötekinin</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> taşlı zeminde berrak bir su olup huzurla aktığını</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, son kardeşinin, üç çalışma sonra, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">geçit vermeyen sarp kayalık kalbinde izin verdiği aralıktan içeri bir kırmızı gül koyabildiğini</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> görür. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">"Abla"yı ürküten gece çalışmalarından biri </span></span> <span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">itiraflar</b><span style="font-family: trebuchet ms;"> başlıklıdır: Ortada, <span style="font-style: italic;">sadece</span> bir kaç mumun aydınlattığı Dome'da, yanyana sandalyelerde oturanların gözleri, siyah bantlarla bağlı. Usta start verdiğinde ilk konuşan, çoktandır eteğindeki bu koca taştan kurtulmak isteyen "abla"dır, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"cevapları bildiğim bir yarışmada para kazandım"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> der; kardeşleri, <span style="font-style: italic;">ufak tefek</span> hırsızlıklar, <span style="font-style: italic;">ağırlıklı olarak </span>cinsellikle ilgili taşları döker hafiflerlerken, tabancasını, <span style="font-style: italic;">kedileri sevdiği halde</span>, geçmekte olan kediye doğrultup hayvanı vuran, bundan duyduğu acıyı saf kalple dile getiren itiraf, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-içtenliği yüzünden- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">alkış alır.</span><br /><br /><b style="font-family: trebuchet ms;">Frekanslar</b></span><span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">ın deneyimlendiği gece oturumu "abla" dışında tüm kardeşleri için ilginç bir deneyim olur: </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Yargısızlıklarından mıdır nedir</i><span style="font-family: trebuchet ms;">, Dünyanın bazı yerlerinin, kahve ve bazı içeceklerin frekanslarını dener, pek de güzel tanımlarlar. </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Hangi gezegenden geldikleri </i><span style="font-family: trebuchet ms;">çalışması sırasında, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-yalnız dolanan- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">abla"nın payına düşen, özlem duygusunun eşlik ettiği tuhaf kent görüntüleridir.</span></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-17761444077804535952010-07-22T02:26:00.000-07:002010-07-22T02:28:05.526-07:00"Abla"nın, Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği izlenimleri, 2<span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">Ertesi sabah, İstanbul'dan gelecekleri karşılama heyecanıyla erkenden uyanan "abla", bir ucunda, anne şefkatini güzelim yemeklerine katan güler yüzlü kadınların çalıştığı mutfağın bulunduğu, kahvaltıların edildiği, yemeklerin yendiği, yukarıda çamlarla bezeli tepeye, aşağıda mırıltılı dereye bakan taraçaya varır, oda arkadaşlarını saptamak üzere yorgun kalabalığı taramaya alır. Aralarından biri, bir güzel kadınla bakışır, tur organizatörleri olduğunu tahmin ettiği hanımlara yanaşır,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> isim vererek </i><span style="font-family: trebuchet ms;">oda arkadaşlarını bulmaya çalıştığını anlatır. Az önceki bakışma, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-sanki</i><span style="font-family: trebuchet ms;">- yakalarda karanfillerin olmadığı bir randevunun buluşmasıdır, tanışırlar. </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Burhaniye'de bir yıl okuduğu için, "abla"nın, "hemşeri"si ilân ettiği, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">canayakınlığı boyundan uzun</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> Mehmet'in servis yaptığı, taze pişmiş pide, tereyağ, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">zerdeçalla karıştırdıkları</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> bal, zeytin, peynir, domates, salatalık, biber ve </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-kaldığı evin yakınında yaşadıklarından- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">tanışı tavukların, değişik turuncu tonlarda sarılı yumurtaları ile yapılan güzel, zengin kahvaltı sonrası,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "abla"nın da ablası</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> diğer oda arkadaşlarının eklenmesiyle Taş Ev 1'e çıkan üçlü, çocuk yatağı dışındaki, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-saptanan sakıncalarının herkesin farkına vardığı-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> ebeveyn yatağını paylaşmayı reddederlerse de, içlerinden birinin Taş Ev 2'deki boş tek yatağa geçmesiyle sorun </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kansız biçimde</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> çözülür.</span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Kahvaltı sonrası Dome'da ilk buluşmanın konusu, tanışma ve katılımcıların, bu çalışmaya katılma nedenleridir. Yanak yanağa vermiş görkemli iki çamın gölgelediği yuvarlak taş zemin üzerine yerleştirilmiş, 3-4 adam boyu yüksekliğindeki, uzay çatı metal iskelete giydirilmiş, şeffaf-mat plastik beyaz kubbenin zemini cilalı ahşap. Çadırın insan boyu yüksekliği, cırcırböceği cırıltısı ile reçine kokusu yüklü sıcak rüzgâra izin veren</span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"> -çepeçevre örtülebilir-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> tül/telle sarılı.</span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Kubbeli mekânların tüm kutsallığını taşıyan/yaşatan Dome'a, fermuarlı kapıdan, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">yandaki çamın dibindeki, ortasında kristal bulunan sunak önünde </i><span style="font-family: trebuchet ms;">ayakkabılarını çıkararak giren 35 kişi, içerideki sandalyelere dağılırlar. Daha önce gelip burada yaptığı çalışmalardan memnun kalıp, daha da mutlu olmak isteyenler dışında gelenlerin çoğu, berikilerde gördüğü değişikliğe duyduğu hayranlıkla o kıdemliye eklenerek gelenlerden oluşmakta... </span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Aralarında avukat, diş doktoru, iş adamı, tekstilci, bankacı, öğrenci... yanısıra şifacıların da bulunduğu bir kaç çift, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">yavru kediler gibi boğuşan </i><span style="font-family: trebuchet ms;">bir grup delikanlı, teyze-yeğen; kıyısından köşesinden, yaklaşmakta olan muhteşem değişikliğin farkında olup bu konuda </span><b style="font-family: trebuchet ms;">ne yapması gerektiğine dair </b><span style="font-family: trebuchet ms;">bir iteklemeyle, ruhlarına ağırlık veren gülleleri birer uçan balona dönüştürmek ortak hedefi ile bir araya gelmiş, değişik yaş gruplarından, kadınlı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-şaşırtıcı oranda artmış olarak-</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> erkekli gruptan, sırası gelen </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kim olduğunu, geliş amacını</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> dillendirir. </span><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />Özgürlüğünü yitirme korkusu</i><span style="font-family: trebuchet ms;">nun yaşamını ele geçirdiğini görüp, bunu, ne yapıp edip ardında bırakması gerektiğini, sevgisinin </span><i style="font-family: trebuchet ms;">sonsuz olabilecekken</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> gelip gelip sorumluluk duvarına tosladığını hisseden "abla", en çok, güzelim bal rengi gözlerinden akan yaşlarla, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">ablasındaki huzuru kıskandığı için geldiğini, onun gibi olmak istediğini</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> açıklayan kardeşinden etkilenir.</span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Kendisini buralara getiren büyük acıyı, "abla"yla, bilgelikle paylaşırken (</span></span> <span style="font-size:130%;"><a style="font-family: trebuchet ms;" href="http://www.derki.com/sayi34/41-ilk-sok.html" target="_blank">http://www.derki.com/sayi34/<wbr>41-ilk-sok.html</a><span style="font-family: trebuchet ms;">), bundan doğacak büyük iyilikle ilgili projesini de </span><a style="font-family: trebuchet ms;" href="http://www.facebook.com/?sk=2361831622#%21/group.php?gid=129469070402684" target="_blank">(http://www.facebook.com/?sk=<wbr>2361831622#!/group.php?gid=<wbr>129469070402684</a><span style="font-family: trebuchet ms;">) aktaran oda arkadaşı, minicikken ölerek geride kalbi kırık bir anne bırakan evlâdı, tüm bu trajedi içinde, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-yaşadığımız Dünya'nın yargılarıyla bakıldığında- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">akılalmaz katı yaklaşımıyla, kızını tutup tutup nihaî/ilâhi hedefe çeken anneanne, "abla"ya kalırsa, derin bir saygı duygusuyla onurlandırılmayı hakeder.</span><br /><br /><span style="font-family: trebuchet ms;">Zakkum ve çam dallarının, </span></span> <span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">olağanüstü bir iyilik duygusu yaratan</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> suyla sarmaştığı, güzel, serin, huzur verici göl molalı ilk günde, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">gelmekte olanla ilgili temel bilgi</b><span style="font-family: trebuchet ms;">nin, beyaz tahtada renkli kalemlerle anlatıldığı ders kadar, kardeşlerinin tepkileri de "abla" için yeni değildir. 2004 yılında aynı dersi dinleyen "abla" için farklı olan, önyargı, kaygı, korku, dehşet, panik gibi kendisini kötü hissettiren, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">ego'su </i><b style="font-family: trebuchet ms;">Sebastian</b><span style="font-family: trebuchet ms;"> çıkışlı duygularını gün be gün geride bırakıp, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Ben'im Varlığı </i><b style="font-family: trebuchet ms;">Basiret Hanım</b><span style="font-family: trebuchet ms;">'ın rehberliğinde, gelenin ihtişamına duyduğu hayranlıkla büyüdükçe büyüyen "abla"nın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bizzat</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> kendisidir.</span></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-84331521596513912172010-07-21T03:04:00.000-07:002010-07-21T03:05:33.203-07:00"Abla"nın Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği izlenimleri, 1<div style="font-family: trebuchet ms;" id=":ll" class="ii gt"><span style="font-size:130%;">Yuvarlak melamin tepsiye yerleştirdiği çay, keçi peyniri, zeytinden oluşan alçakgönüllü kahvaltısını eder, zerdeçallı bal sürdüğü peksimetini gevelerken kulağına gelen <i>biiip, biiip, biiip, biiip</i>'ler üzerine verandadan bakan "abla" ne görsün? Şirketin kepçesi taarruza geçmiş, geri geri giderek, emek emek suladığı sardunyalar, zakkumlar üzerinden bitişik sıradaki evlerden biri bahçesine ulaşmaya çalışmakta: Bu bir sınav! Hemen koordinatlarını kontrol edip, duygusal açıdan nerede olduğuna bakan "abla", dehşetsiz, öfkesiz, paniksiz konumunu beğenir. Az bir zaman önce tam çizgide olduğunu, öfkesizliğe geçmek, orada kalabilmek için çaba harcadığını, şimdi ise bunu doğallıkla yapabildiğini görür pek sevinir.<br /><br />Kahvaltısını bitirir, tıkanmış kanalizasyon kanalına ulaşmak üzere kazma işini bitirmiş kepçenin bahçeyi terkedişini izler, kısa bir hasar saptaması yapar, bilgisayarını açar; 2004'te çalışmalara başladıkları yıllarda, </span> <span style="font-size:130%;"><i>"duygusuz birer et parçası..."</i> olmalarından kaygı duyan sevgili kardeşini anarak yazısına başlar:<br /><br />İstanbul'dayken, bilge arkadaşının </span> <span style="font-size:130%;"><i>"çemberler tamamlanıyor"</i> demesi üzerine kulakları ve burnu havada "abla", bir işaret beklemekteyken, ilgiyle izlediği <b>koşulsuz sevgi</b> sitesinde <b>17-18 Temmuz, Bilinçli Kavuşum</b> içerikli yazılarla karşılaşır. Demeye kalmadan, 2004'te, Kadıköy'de bir dershanenin üst katında, bir kaç ay boyunca <i>daha iyi olmak için</i> yaptıkları çalışmalarda kendilerine rehberlik eden ustasından <i>Kaz Dağları Hızır Kamp'ta </i>-sözkonusu tarihi kapsayan beş günlük sürede-<i> yapılacak <b>Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği'</b>ni haber veren</i> bir mail alır.<br /><br /><i>"Gün, bu gün!"</i> der, yerini ayırtır; gidişiyle dönüşü arasında geçen süre içinde "abla", <i>bu bir çeşit Milâtmış da, oradan öteye yol varmış gibi</i>, kamp sonrası için hiç plan yapmaz.<br /><br />İstanbul'dan gelenlerle buluşmakta zorluk çekmemek için kampa bir gün önce yollanan "abla", serviste rastladığı komşusuna ve Burhaniye, Yorgancılar Sokağı'nda uğrayıp balık çorbası içtiği ahbabına konuyu </span> <span style="font-size:130%;"><i>"pek mübarek günler..."</i> diye anlatır, saf kalple iyilik için dua etmelerini önerir.<br /><br />Edremit'ten bindiği LPG'li taksi ile, </span> <span style="font-size:130%;"><b>Zeytinli</b>'den geçerek <b>Kaz Dağları Milli Parkı</b> içlerindeki <b>Hızır Kamp</b>'a ulaştığında günü yarılamıştır; kalacağı Taş Ev'in bir önceki konuğu<i> -gönülsüzce- </i>ayrılana dek, taşlar üzerinde şıngırdıyarak akan duru dereye çekilen engelle oluşturulan gölete girer. Derenin yatağı ile kışın kullandığı daha geniş yatağına serili, <i>-Şirince'nin de zeminine döşeli- </i>ışıltılı taş, <i>(Coğrafya Sözlüğü'nde belirtildiği üzere, granitin yüksek sıcaklık ve basınç altında değişime uğraması yani metamorfize olması sonucu oluşan</i>) <b>gnays</b>, "abla"nın ilgi ve beğenisini hakeder, <i>"Kaz Dağları'ndan bana bir taş getir" </i>diyen komşusu, kızı ve kızkardeşleri için en parlayanlarından birkaç tane seçilir. Kitabını okur, çevreye kulak açar, dereye girer, <i>yabancılık hissettiğinden olmalı </i>suyu soğuk bulur, <i>minik bir melek </i>kız bebekleriyle Avusturyalı aileyi gözler, sever.<br /><br />Yerleşmek üzere kendisini kalacağı Taş Ev'e götüren kardeşinin verdiği, </span> <span style="font-size:130%;"><i>"Dom'un yukarıda olduğu..."</i> bilgisini, "abla"nın ego'su Sebastian<i>, "vallaha ben fazla kaptırmak istemiyorum" </i>şeklinde yanıtlar.<br /><br />Yemek öncesi, çamlar altında bir kerevette, </span> <span style="font-size:130%;"><i>İstanbul'dan gelenler dışında </i>seminere katılmaya niyetli küçük grupla hasret gideren ustasına rastlar, <i>izleyen günlerde grupla tekrarlayarak sonrasında tiryakilik yaratacak şekilde</i> sıkıca sarılır özlem giderirler. 2004'ten beri görüşmediklerinden, "abla"nın anlatacak çok şeyi vardır.<br /><br />"Abla"nın, </span> <span style="font-size:130%;"><i>anne yemeği</i> diyerek sevgi ve özlemle adlandırdığı güzellikteki akşam yemeğinde, seminerin diğer öğünlerine de damgasını vuracak olan, <i>çok derde deva</i> <b>zerdeçal</b> baş rol oynar.<br /><br />Yemek sonrası, ustanın önerisiyle</span> <span style="font-size:130%;"><i> -belli ki seminer başlamıştır-</i>, esmer güzeli, gülüşü kendinden güzel bir kızla<i> "hayırdır inşallah!"</i> diyerek sakin bir köşeye çekilen "abla"nın üç soru yanıtlaması istenir. Gözlerinin pırıl pırıl akı ile dişlerinin beyazı karanlıkta ışıldayan kardeşi sorar: <i>"Ne istiyorsun?"</i> "Abla"nın hedefi belli; <i>"Ben'im Varlığımla buluşmak!"</i> İkinci soru, <i>"Ne yapacaksın?"</i> Yanıt, <i>"Pozitif/yeşil alanda dengede kalacağım!"</i> Üçüncü soru <i>"Neyi deneyimleyeceksin?"</i> "Abla" çok kararlı, <i>"Pozitif/yeşil alanda dengede kalmayı kalıcı hale getireceğim!"</i> Kardeşi sabırla defalarca tekrarlar, <i>Nuh...</i> diyen "abla" <i>...Peygamber</i> demez, ifadesini değiştirmez. Herşeyin<i> -zaten-</i> yolunda olduğu, <i>hiçbirşey yapmanın gerekmediği </i>prensibine dayanan sorgu, "abla"nın çooook yükseklerdeki çıtasına takılır; değersizlik duygusunu yeni yeni üzerinden atıp <i>Tanrı'nın eşsiz güzellikte bir parçası olduğu</i> fikrine ulaşalı/alışalı, bir lokma bir hırka kanaatkârlığından sıyrılmış <i>-kararlı tekrarlarla ne istediğinin DNA'sına dek her hücresince duyulmasını sağlayan-</i> "abla" ister de ister, talihsiz sorgucu kardeşini epeyce yorar.<br /><br />Cırcır böceği cırıltısının </span> <span style="font-size:130%;"><i>aşağıdan gelen </i>dere mırıltısına karıştığı, antepfıstığı, zeytin, mandalina ağaçları arasındaki Taş Ev'e yatmaya giden "abla", pencere kenarındaki yatağında zeytinden sıyrılmış gök parçasında yakalayabildiği yıldızlara bakarken derin, sakin, güzel bir uykuya dalar.<br /><b></b></span> </div>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-50612106957974856272010-07-20T01:43:00.000-07:002010-07-20T01:46:50.812-07:00"Abla", katıldığı "Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği*" sonuçlarını test eder.<div id=":40" class="ii gt" style="font-family:trebuchet ms;"><span style="font-size:130%;"><b>18 Temmuz 2010, Pazar</b> öğleden sonra, gruptan iki kişiyle Edremit'e bırakılan, acı sıcakta uyuklayarak, poyrazla allak bullak evine ulaşan "abla", oda arkadaşının kendisine hediyesi son akşam mucizesi derin sakin soluklarla geçirdiği huzurlu gecenin sonunda, bir bakar ki kamptan ayrılırken eksik ödeme yapmış! Kampı arar, hesap numarası alır, haftasonu gelecek kızkardeşine pişirmek üzere kızılbacak da almak üzere, Burhaniye pazarına iner.<br /><br />Şehrin, korkudan doğan öfkeyle çılgın, yazlıkçı mahşer kalabalığı içinde, yüzüne, b..unda boncuk bulmuş ifadesi veren tebessümüyle PTT'ye yollanan "abla", 116 kişi sonraya sıra veren numarasını alır, durum muhakemesi yapar, beklemek yerine havale için bankaya gider.</span> <span style="font-size:130%;"><br /><br />Görevlinin, içerden değil de, beşte bir havale ücreti ödeyerek dışarıdan, bankamatikten işlem yapmasını önermesiyle, </span> <span style="font-size:130%;"><b>Hızır Kamp</b>'a borcu 80 TL'yi kartsız yollama "sınavı"na girer:<br /><br />Bankamatik'in önüne dikilir, altta bulduğu, YENİ başlıklı havale menüsünü tıklar, can havliyle<i> -göbeğinin kastığı- </i>bel çantasından nüfus cüzdanını çıkarır, kendisinden istenen TC Kimlik No'sunu girer, doğum tarihinin ay kısmını 05 diye yazmayı becerene dek debelenir, bir sonraki "level"a atladığını sandığı sırada, kendisinden <i>-kullanmadığı, olmayan-</i> cep telefonu numarasını isteyen ekranı nasıl ikna edeceğini düşünürken, birden, ardından yükselen seslerle ayılır. O arada 5-6 kişiye ulaşmış, <i>-sıcak altında öfke kontrol eşiği epey düşmüş-</i> kuyruk, birbirlerinden aldıkları destekle, yüksek sesle homurdanmakta! Aralarında "abla"ya en yakın yaşlı bey, burnuna düşmüş gözlüğü üzerinden "...<i>bilmiyorsa, hafta sonu kimse yokken gelip öğrenmesini, kimsenin hakkını gaspetmemesini.."</i> önermekte.<br /><br />Kalabalık oybirliğiyle "abla"yı lanetlerken, o sakince içeri,</span> <span style="font-size:130%;"><b> duygusal olarak nerede olduğuna </b>bakar, hafif telâş varsa da, panik, yok, dehşet yok, en güzeli öfke yok! Muhteşem! Ardındaki beyi yanıtlar gibi kuyruğa, yumuşacık, </span><span style="font-size:130%;"><i>"eşit şartlardayız"</i> der, <i>"bir kez daha deneyeceğim"</i>. Kartsız işlem butonunu, kısa bir zaman önce <i>"akılalmaz yüzsüzlük!"</i> dediği kılıkta yeniden tıklarken, kanlı bir linçten ürken banka görevlisi yanına ulaşır, kontrolü ele alır:<br /></span> <span style="font-size:130%;"><br />Ekranda, <i>-elbette "abla"dan hızlı-</i> sörf yaparak cep telefonu aşamasına gelirler, ev telefonunu yazar beğendiremezler, görevli işlemi içerden yapmasını önerir, "abla" 25 TL havale ücreti ödeme fikrini beğenmez, nihayet kızkardeşinin cep telefonunu girerler ama bu kez de para üstü iade sorunu nedeniyle "abla"nın para bozdurmaya gitmesi gerekir.<br /><br />Yakındaki pastaneye girip cüzdanını eşelerken tam gereken miktarı bulan "abla"nın ayarlarında bir bozukluk olmaz. Elinde bozuk paralarla bankamatik'e seğirttiğini görüp dışarı fırlayan görevlinin yardımıyla işlem tamamlanır. Makbuzla birlikte, </span> <span style="font-size:130%;"><b>sabır, sükûnet, olgunluk, öfkenin kışkırtmalarına kapılmamak</b> konularında tam not alan "abla", yüreğinde, sokakta sevdiceğiyle karşılaşmış yeniyetme sevinci ve mutluluğuyla çaput pazarından geçip kızılbacak almaya sebze pazarına yollanır.<br /><i><br /><br />*"Abla" izleyen yazılarında, "Varlığınla Buluşma Seminer ve Şenliği"ni, sürekli okuyucusunun, sebeplerini gayet iyi bildiği, varlığıyla buluşma ihtiyacının onu götürdüğü kampta yaşadıkları, kuşandıkları anlatacak</i>.<b><br /></b></span> </div>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-78688677359772687682010-05-29T04:01:00.000-07:002010-05-29T04:04:32.844-07:00Bu kez kızının, "mor" doğum günü hediyesinin bedelini ödemeyi unutan "abla", "akılsız köpeği yol kocatır!" diye söylene söylene geri döner.<span style="font-size:130%;"><span style="font-family: trebuchet ms;">İki hafta önce, kızının anneler günü hediyesi olarak aldığı enerjinin ikinci doz/taksidini, bu kez, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-aynı günlere rastladığından- </i><span style="font-family: trebuchet ms;">doğum günü hediyesi olarak almak üzere, Cuma sabahı 9:00'da Selamiçeşme'de olan "abla", Reiki Master hanımın masaj masasına, bir önceki gelişinde kendisine giydirdiği yeni enerji elbisesinden memnun, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"daha ne ekleyebilir acaba?"</i><span style="font-family: trebuchet ms;"> merakıyla uzanır.</span></span><br /><div style="font-family: trebuchet ms;" class="gmail_quote"><span style="font-size:130%;"><br />Huzurlu müziğe bu kez biberiye kokusu eşlik ederken, bir öncekindeki gibi, "abla"nın başından başlattığı çalışmanın ilk etabında, enerjiyle sıcacık ellerini gözleri ve elmacık kemiklerini örtecek şekilde yerleştiren öğretmen hanımın, </span> <span style="font-size:130%;"><i>dişlerde bir problem olup olmadığı </i>sorusunu, <i>"üst çenede mine aşınması nedeniyle aşırı duyarlılık yüzünden sızlama"</i> diye yanıtlayan "abla"nın gözü önüne, yanağı altından yanıp sönen kırmızı ışıkla rapor veren diş görüntüsü canlanır.<br /><br />Çalışma, bir önceki seanstan farklı, </span> <span style="font-size:130%;"><i>kalp çakrasının arındırılması amaçlı </i><b>kristal kalp</b><i> </i>dileği/niyetiyle sürerken,</span> <span style="font-size:130%;"><i>ille de herşeye kendi yorumunu katma merakındaki</i> "abla", şıkır şıkır ışıldayan saf kristal ışıklı kalbine bir de kırmızı gül ekler. Bir sonraki aşamada, çocukluğunun en eski aşamasına gitmesini isteyen öğretmen hanımın rehberliğiyle <i>-2004'teki seminerlerde oralarda çok dolaştığı halde, yorgun annesinin gözünden kendini sakladığı için</i><i>ortanca kardeşinden başka çocuk görmediğinden-</i> bir bebeklik görüntüsüne şaşkınlıkla ulaşan "abla", <b>içindeki</b> koca kafalı, kara bukleli <b>çocuğu</b> kucaklar, <i>-kokusunu duyduğuna yemin edebilir!-</i> öper, sever, sıkıca göğsüne yaslar, sarmalar, avutur.<br /></span> <span style="font-size:130%;"><br />Düşmelerden gelen bel ve<i> bağlı olarak</i> sağ bacak arızasına özel olarak ağırlık veren öğretmenin çalışmasını, "abla", imgeleme yaparak destekler. Kapalı gözleri önünde hayâl gücünün sahnesi hazırdır; uyluk ve kaval kemiği üzerine serili, donuk, soğuk, beyaz bezleri, hışımla toplayıp küçük bir bavula tıkan <i>-biri-</i>, acı, çekilme, kasılma, kamaşma duygularıyla doldurduğu çantayı alıp, kapıyı ardından çarparak çıkar, gider!..<br /><br />Omuz, göğüs ve boğazına enerji aktaran öğretmenin, </span> <span style="font-size:130%;"><i>"çok güçlüsün, </i><i>öyle hırsla değil, yumuşacık, her güçlüğün üstesinden gelirim demişsin..."</i> demesini, <i>-eskilerde olsa ego'su Sebastian'ı şişirecek sözlerini-</i> "abla", avatarı olduğu Basiret Hanım bilgeliğiyle, sakince <i>"her zaman biliyordum, ne bildiğimi bilmiyordum..."</i> diye yanıtlar. Kendi isteği dışında gelişen ikinci evliliği öncesinde, yaşamaktan çok yorulduğu/vazgeçtiği sıra, bademcik ameliyatı için aldığı narkozdan uyanmamayı seçtiği zaman aralığında <i>-sonradan annesinin dualarının aktive ettiğini anladığı-</i> otomatik pilot <i>(sağduyusu, yüksek benliği, Ben'im Varlığı, Tanrısal yanı Basiret Hanım) </i>kontrolüyle, <i>"bedenimin bir yanı, her zaman ego'm dışında çalıştı, bunu gördüm de ne demeye geldiğini anlamam çok sonra..."</i> diyerek açıklar.<br /><br />Sağ kulağındaki, Fatma'nın </span> <span style="font-size:130%;"><i>-Meryem'in- </i>eli küpesini çıkarır, <i>embriyona benzeyen kulak kepçesinin, bedendeki belli noktalara karşılık gelmesi prensibine dayalı</i> kulaklarla çalışma sonrası "abla", öğretmenin, <i>bu iş için günde üç dakika ayırmanın şaşırtıcı sonuçlar verdiği </i>önersini kulağına küpe yapar. </span><span style="font-size:130%;"><br /></span><span style="font-size:130%;"><br />Çakralar üzerindeki<i>, hastalıklara ortam hazırlayan </i>tıkanıklık giderici çalışmanın sonlarına doğru <i>-yaratıcılığı da destekleyen- cinsellik çakrasının açık ama epeydir kullanılmamış olduğunu</i> saptayan öğretmene "abla", <i>o enerjiyi yazmaya aktardığını</i> söyleyerek kendini savunurken, bedeninin, yumuşak köpükten bir kabukla sarıldığı imgesinin ne olduğunu anlamaya çalışırken hanımın <i>"<b>aura</b>nızı kalınlaştırıyorum, hissediyor musunuz?" </i>sorusuyla bir kez daha şaşkınlık yaşar, tabanlarında bile kalınlığını hissettiği ışık kozasını, <i>sağlam, hafif, dışı beyaz içi kırmızı astronot giysisi </i>olarak tanımlar.<br /><br />Çalışmanın sonunda, </span> <span style="font-size:130%;"><i>yarım litrelik pet şişenin ağzı kesilerek üretilmiş </i>huniyi dişleri arasına sıkıştırarak yer minderine uzanmasını istediği, <i>-stres hallerinde soluk alışverişini kesme eğilimindeki- </i>"abla"nın nefes kontrolünü yapan, ortaya çıkan manzarayı verimsiz bulan, <i>beden ve ruh sağlığının başarısının büyük kısmının, doğru nefes alışverişiyle mümkün olduğunu </i>anlatan öğretmen, 50 yaş altı<i> -5'er kişilik-</i> hanım gruplarıyla yaptığı <b>Nefes Koçluğu </b>(<b><a href="http://birsanatyasam.com/" target="_blank">http://birsanatyasam.com/</a></b>) çalışmalarına katılmasını önerirse de, Ege'deki evine dönme heyecanı içindeki "abla"nın bunu becerebileceği şüphelidir.<br /></span> <span style="font-size:130%;"><br /><i>Öngörülen birbuçuk saatlik süreyi aşarak</i> 2 saat 15 dakika süren seans bitiminde vedalaşarak ayrılan "abla", yol boyu içinde fıkırdayan <i>"bir eksiklik, tuhaflık var!.." </i>duygusunun farkına vardığında, Kadıköy Meydanı'na varmıştır bile; <i>kızının "abla"ya doğum günü hediyesi, </i>ikinci enerji dozu seansı bedelini ödemeyi unutmuştur! Yaşamı boyunca en dikkat ettiği konulardan biri olmasına karşın, -<i>yıllar önce bir keresinde, Şişli Yeniköy dolmuşunda, dikiz aynasından kendisine, <b>ücret ödememiş gibi </b>dik dik bakan şoföre içerleyişinde olduğu gibi</i>-, akılsızlık etmesine bu kez eskisi kadar kızmaz, kendisine hakaretler yağdırmaz. İskelenin öte yanına düşen Bostancı dolmuşuna biner, <i>"akılsız köpeği yol kocatır!"</i> diye söylenerek geldiği yolu gerisingeri gider, <i>-Salı günü görüşecek olmalarına karşın-</i> ödemesini yaptığı öğretmen hanıma, bu olaydan <i><b>aklın yerini sezginin almakta olduğu</b> son zamanlarda aklı devre dışı bırakmakta acele etmemek gerektiği dersini aldığını</i> bildirir, bir kez daha vedalaşırlar.<br /><br />Kadıköy'e ikinci varışında "abla", bir sevgili arkadaşının, </span> <span style="font-size:130%;"><b>Müdür </b>isimli birkaç aylık zımba gibi kara kedinin şenlendirdiği, Haydarpaşa ve tüm Kadıköy iskelesine nazır muhteşem manzara yüzünden <i>nasıl iş yapıp para kazanabildiklerine akıl sır erdiremediği</i> -denizcilik işlemleri yapan- işyerine uğrar. Kendi kedileri epeyce yaşlı, Ege'deki kedileri altı ay geride kalmış olduğundan genç kediyle oynamaya doyamayan "abla" sonunda, iskeleye yanaşan, <i>altıncı kattan gözlediği</i> gemilerden birini beğenir, kızlarla vedalaşır, <i>on dakika sonra kalkacak olan Karaköy vapuruna sabrı elvermediğinden </i>ilk vapurla Eminönü'ne geçer. Köprü altından Karaköy'e yürür, rıhtıma sıralanmış <b>Boylu Soylu Yelkenliler</b>'i görmek üzere kontrol noktasından girer.<br /><br />En baştaki 1906 doğumlu, resimlerinde yeşil yelkenlerle pek yakışıklı, </span> <span style="font-size:130%;"><i>Küba gezisinde Trinidad'da evini gördükleri, </i><span><span><i>flora/fauna araştırmacısı </i><b>Alexander von Humboldt</b>'un adını taşıyanı gözüne kestirirse de, sarışın, yaşlı bir denizcinin küpeşteden sarkıp tane tane<i> "yarın sabah, dokuzbuçuk..."</i> demesi üzerine diğerlerine yönelir. </span></span><span><span><b>Tenacious</b> (İngiltere), <b>Kaliakra </b>(Bulgaristan), <b>Dar Mlodziezy</b> (Polonya), <b>Shabab Oman</b> (Umman</span></span><span><span>) teknelerini inceleyerek yürürken<i> "büyük bir tanesini gezeyim"</i> niyetiyle Rusya yapısı </span></span><span><span><b>Mir</b>'e yönelen "abla", ziyaretçi</span></span>ler <span><span>teknelere, belli sayıda</span></span> gruplar halinde alındığından yürüyüşüne devam eder, iskelenin ucundan gelen kıvrak güzelim bando müziğine yönelir: İkisi köpekbalığı, ikisi denizayısı başlıklı/giysili, birkaçı yerel giysili, ufak esmer adamların yerel çalgılarla yaptıkları muhteşem Pasifik Adaları müziğine iki dansçı da eşlik etmekte...<br /><span><span><br /></span></span> 58.3 metre uzunluğundaki, 1953 doğumlu Endonezya yelkenlisi </span> <span style="font-size:130%;"><b>Dewaruci</b>, ahşap oyma kaptan köşkü, sandıklar, direkler çevresindeki boyama ve oyma yerel sanat figürleriyle süslü çok güzel bir tekne, burnunda bir de birebir boyutta bir denizci kabartması var. "Abla", <i>elbette meraklısı için çok daha makbûl, modern gereçlerle donatılmış diğer yelkenliler yerine</i>, Dewaruci'ye binip gezmiş olmaktan, müzikli danslı gösteriyi de yüksekten izlemekten<span><span></span></span> pek memnun kalır.<span><span><br /> <br />Sarışın iri kıyım, esmer ufak tefek, buğday tenli başları puşili denizci gruplarının, 17:00-18:30 arası İstiklâl Caddesi'nde gerçekleştirecekleri yürüyüşe hazırlandıkları sıra; iskeledeki, değişik yaş gruplarındaki öğrenciler, elleri </span></span><span><span>poşetli yaşlı amcalar, değerli takılı, pahalı parfüm kokan şık hanımlardan oluşmuş tuhaf kalabalık içinden ters yöne yürüyerek, girdiği kapıdan çıkan "abla", <i>bu kez kozmonot giysisi etkisi taşıyan </i>yeni enerji </span></span>elbisesiyle yaptığı ziyareti, gemiadamı enerjisini de hasad ederek sonlandırır; köprünün öte yanından Eminönü'ne yürür, otobüse biner, evine döner.<b><br /> </b></span> </div>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-14653615618132908182010-05-18T06:59:00.000-07:002010-05-18T07:04:04.682-07:00Kızının, "mor" anneler günü hediyesini "abla", şarabî mor bir yazıyla anlatmaya niyetlenir.<div style="font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms;" id=":gp" class="ii gt"><span style="font-size:130%;">Bir yıl önce, <i>bir üçgenin en dar açısına sıkışmışlık duygusu</i>ndan dert yandığında, doğum haritasını çıkaran arkadaşının, bunun, <i>Ağustos 2009'da çözülmeye başlayacağını</i> bildirmesine karşın, özlediği harekete kavuşamayan "abla", <i>bir yere gitmiyor görünen </i>yaşamına ivme kazandırmak için <i>"ne olmalı, ne yapsam?"</i>, diye düşünürken, <i>-dışarıdan bakana trajedi içinde yaşarmış gibi görünürken- </i>sonsuz bilgelikle yol alıp, onca yoksunluk içinde ışımayı, ışıldatmayı sürdüren sevgili arkadaşının <i>"çemberler tamamlanıyor!"</i> diyerek verdiği müjde üzerine, <i>"zamanıdır!" </i>deyip epeydir niyetlendiği "enerji alma" konusunu gündeme getirir; <i><b>Merkür geri gidişi</b> son günlerinde</i> bir Cuma sabahı, <i>sahilden </i>Bostancı dolmuşuna biner, Cemil Topuzlu durağında, muhallebicide iner, kızının Reiki öğretmeniyle buluşur.<br /><br />Ağaçlar arasında bir apartmanın giriş katındaki tütsü kokulu küçük dairede, </span> <span style="font-size:130%;"><i>yüzün konacağı deliği de olan </i>masaj masasına sırt üstü uzanan "abla" bedenini, sevdiği menekşe kokusuyla mora boyanan yumuşak müzik eşliğinde, <i>-kendisini ikili fiş olarak tanımlarken, üçlü fiş olup başka enerji biçimlerini alma, iletme becerisine sahip şifacı-rehber-öğretmenin-,</i> titreşimini birbirine sürerek aktive ettiği ellerine bırakır. Yürekten gelen yumuşak sesiyle niyet eden öğretmenin, ellerinden birini, <i>enerji çalışması için, önce onayını aldığı</i> "abla"nın alnına, diğerini ensesiyle başının buluştuğu yere koyarak başlattığı çalışma; başının tepesine, köprücük kemiklerine, omuz başlarına, göğüs tahtasına, boğazına, yüreğine, avuç içlerine, diz kapaklarına, ayak bileklerine, tabanlarına... sevgi dolu dokunuşlarla sürer. Bedenine, jöle kıvamıyla şıkır şıkır yayılan ılık enerjinin huzurlu etkisi, <i>daha sonra </i>yüzüstü uzandığı masada, diz arkası, bel ve boylu boyunca omurga üzerinde dokunulan noktalarla, -<i>"abla"nın kapalı gözleri önünde parlak mor renkler, birbirine sarılıp dansederek yükselen figürler ve </i><i>birkaç yıl önce gittikleri </i>(Hindistan <b>Jaipur</b>'da, dağlar arasındaki <b>Amber Kalesi</b>'ndekine benzer) <i>işli mermer korkuluğun ardında, tüllerin savrulduğu geniş taraçada, topuzlu bir kadın olarak </i>kendisini <i>arkadan gördüğü- </i>bir buçuk saat sonunda bütünlenir.<br /><br />1999'da güneş tutulmasını Hasankeyf'de izlemek niyetiyle yola çıkmalarından bir hafta-on gün önce, bir trekking dergisinden buldukları, İzmit yakınlarında </span> <span style="font-size:130%;"><b>İstanbuldere</b>'ye giden "abla"nın içinde bulunduğu küçük arkadaş grubu, aklı erenin zor kalkışacağı parkuru yürürler. Derenin yosunlu kayalarla sarılı yatağı, zemini kaynayan sular yüzünden gevrek, taşların yuvarlandığı tepe yüzünden zahmetli yürüyüşün bir aralığında ayağı kayan "abla", iki kaya arasına düşer, kuyruk sokumuna bir parmak kala bir kaya parçasına çakılır. Bu olay, hareketli bir kadın olan "abla"ya, kendisini en çok, her seansta ortalama birer buçuk saat civarı oturmak zorunda kaldığı film festivallerinde hatırlatır; canı yanan "abla", kıpırdanıp, kıvranıp durduğu için yanındakilerden habire özür diler.<br /><br />Geçen yıllar içinde portföyüne, taban çökmesi, topuk dikeni eklenen "abla", bunlarla yetinmez; Kuzey Ege'deki yaşamında, komşusunun ahşap merdivenini ıslak seramik zemine koyup çatıya çıkmaya çalışırken yere çakılıp hurdahaş olma kapasitesini de sınar! Arızalarla dolu geçmişini barındıran yaşları üstüste eklendikçe, </span> <span style="font-size:130%;"><i>hastalık fikriyle arası olmayan</i> "abla", doktor doktor dolaşacağına <i>"bir şeyim yok!"</i> modunda yaşayıp giderken, bir keresinde, Mecidiyeköy'de kırmızı ışıkta karşıya geçmeye çalışırken, yolun ortasında topuk dikeni yüzünden kilitlenip bir 4x4'ün şoförünün dehşete düşerek sürücünün ömrünün kısalmasına neden olur. <i>İlk göz ağrısı </i>onpunto'nun beklenmedik vefatı üzerine yazılarını blogspot'a aktarmaya çalışırken, 8 saat boyunca aynı biçimde oturduğu gün sonunda "abla"nın, tutulma yüzünden, izleyen günlerde, ayağına çorabını giydirirken, sözkonusu ayak bitişik evdeki komşusunun ayağı imişcesine zorlanmışlığı da vardır.<br /><br /><i><b> "</b>Kandırılıyor muyum, aman ha üçkağıda gelmeyeyim..." </i></span> <span style="font-size:130%;">türünden şüpheden, 2004'te bir gelişim semineri ardından, <i>arkadaşlarının yargısı kaygısı</i>nın engelleyemediği, <b>Meryemana Evi</b>'nin çıkışındaki bodur ağacın dibine, duvar üstünde oturup gürül gürül ağladığında, elini başına koyup kendisini avutan sevgili arkadaşı aracılığıyla sıyrıldıktan sonra, tüm bu beden arızalarını, üçgenin dar köşesine sıkışmışlığı, tamamlanmakta olan çemberler bilgisini altalta koyduğu sıra önüne çıkan, <b><i>Yeni Çağ'ın yeni enerjileri</i></b>nden birini kendisine aktarma yeteneğine sahip <i>-üç başlı fiş- </i>Reiki öğretmeni fikri "abla" tarafından sevinçle karşılanır.<br /><br />Karanfil kokulu soluğuyla sessizce çevresinde dolanıp, yeni enerjiyi "abla"ya aktaran, onu hediyesiyle sarmalayan öğretmen, </span><span style="font-size:130%;"><i> "bu enerji..."</i> der, <i>"omurga çevresinde spiral gibi dönerek çalışır; yolu üzerinde yırtıkları diker, pıhtıları temizler, bedeni yeniler..."</i>. Bir hafta sonra bir ileti atarak gelişmeleri, değişiklikleri bildirmesini rica eder, <i>bol su içmesini, alkol almamasını, eti azaltmasını </i>önerir; ikinci doz <i>-bu da, kızının doğum günü hediyesi olacaktır-</i> için 15 gün sonrasına sözleşir, sarılarak vedalaşırlar. </span><span style="font-size:130%;"><br /><br />Yeni enerji <i>elbisesiyle</i>, hoplaya zıplaya iki durak ötedeki arkadaşına giderken "abla" o sevinçle, <b>Selamiçeşme Kalamış</b> arasında bir yerlerde kaybolur. Damadı kısa dönem askerliğini bitirip dönmek üzere olduğundan, <i>-böylece kendi askerliği de bittiğinden-</i>, Ege'deki evine dönmeden, "abla"ya <i>güle güle toplantısı</i> yapan arkadaşlarına beraber gidecekleri için, bir ankesörlü telefon bulup <i><b>Fenerbahçe PTT</b>'si önünde olduğunu </i>bildirir, bekler, buluşurlar.<br /><br />Merkür'ün yılda üç kez yarattığı aksiliklerin sonuncularından olmak üzere, </span> <span style="font-size:130%;"><i>bu kez,</i> iki kadın kaybolur; <b>Samandıra</b>'ya dek uzanır, <i>"aaa, hiç İstanbul gibi değil, ne güzel yeşillik, kır...<span style="font-family: trebuchet ms;">"</span></i><span style="font-family: trebuchet ms;"> dedikleri manzarayı geride bırakır, doğru çevre yolu çıkışını yakalar,</span></span> <span style="font-size:130%;"><b>Kayışdağı Tüneli </b>üstünden, sonra <i>bir kez de </i>doğru biçimde tünelin içinden, <i>arızalanmış bir arabayı son anda farkedip kırarak </i>geçerler; sonunda bir saat gecikmeyle de olsa arkadaşlarının <b>Paşabahçe</b> sırtlarındaki evlerine ulaşırlar. </span><span style="font-size:130%;"><br /><br />Kuyrukları yoktan vara değişik uzunlukta üç güzel kediden ikisinin ortada salındığı, tümü de kedisever olan grubun kedi merkezli sohbetleri, krem rengi yün halıya dökülen kırmızı şarapla bölünürse de,<i> aynı durumu deneyimlemiş arkadaşlarının önerisi üzerine</i> sıvısı hafifçe toplanan dehşetli <b>şarap lekesi</b>, üzerine serpilen <b>limon kolonyası</b> sayesinde<i>, </i>hayretle açılan gözleri önünde <i>-hiç olmamışcasına-</i> yavaaaşça kaybolur. Bu reddedilemez gözlem, grubun, <i>"bundan sonra birisine şarap götürdüğümüzde yanına bir şişe de limon kolonyası da eklemeyiz" </i>kararı almasına yol açar.<br /><br />Ertesi sabah, annesinde, hediyesinin </span> <span style="font-size:130%;"><i>ilk taksidinin</i> etkisini gözleyen kızına "abla"nın verdiği ilk rapor, sırtı ağrımadan uyanıp, zorlanmadan yataktan kalktığı, <i>bir balerin gibi </i>dimdik omurgayla mutfağa dek yürüdüğü; dahası, görüş netliği-derinliği meselesinin ortadan kalkıp en yakından en uzağa pırıl pırıl gördüğü yönündedir.<br /></span></div>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-88793740280599365022010-03-21T15:10:00.000-07:002010-03-21T15:20:19.127-07:00Yazmaya başlamasının bir yıldönümünde daha "abla", nereden nereye geldiğine bakar.<p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-size:130%;" ><b>21.3.2007</b> tarihinde yazıp, saat 23:00'te onpunto'da yayına soktuğu ilk yazısından bu yana </span><span style="font-size:130%;"><i>"yapıp etmek"</i>ten, <i>"olma"</i>ya </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-size:130%;" >yol alan "abla", <i>"olma" </i>yolu başındaki <i>"batsın bu Dünya!"</i> duygusundan, <i>"herşey ne güzel, ne muhteşem bu Dünya!" </i>ruh haline, </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-size:130%;" >nasıl olup da </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-size:130%;" >vardığının izini sürer.<br /> </span></p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Kendini bildi bileli okuyan, çevresini, ilişkileri gözleyen, deneyen, öğrenen 30'lu yaşlarındaki "abla", tam <i>"evet, hepsi bu, bundan ibaret!" </i>noktasına varmışken, yavaşça sesini yükseltmeye başlayan <i>-sağ duyusu, iç sesi, yüksek benliği, Ben'im Varlığı-</i> <b>Basiret Hanım</b> fısıldar: <i>"Herşey bundan ibaret değil!"</i></span></p> <p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Ramazanlarda oruç tutup Teravih namazı kılan annesini gözleyip, babasının Ruh ve Madde Dergilerini yutan, <i>çocukken bildiği sonradan unuttuğu</i> başka bir gerçeğin/bilginin varlığından öteden beri şüphelenen "abla", eski iki koca, büyümekte olan küçük bir kız, <i>-kendi ayaklarım üzerinde durayım</i> <i>derken tepesine binen</i>- <i>ay sonunu nasıl getiririm? </i>kaygısı, <i>-cinsel-</i> dürtüleri ile <i>-sevmeden sevişmemek türünden-</i> ahlâki değerleri arasındaki sıkışmışlığı... arasında debelenirken, 80'lerin sonlarında bir gün, <i>neresi olduğunu hatırlamadığı </i>bir pencereden dışarı bakarken, kendisini, <i>Dünya'nın sonuyla ilgili bir soru</i>yu yanıtlarken bulur. </span></p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">İçi acı, öfke ve nefretle, aklı Dünyanın sona erişiyle ilgili kıyamet senaryolarıyla doluyken o, gözleri yaşararak <i>-kendisini bugün bile şaşırtan-</i> bambaşka bir yanıt verir: <i>"Dünya"</i> diye düşünür, <i>"yokedilemeyecek kadar güzel!"</i> Gidişattaki olumsuzluğun, ancak Dünya'nın sona er(diril)ip yaşamın yeniden başla(tıl)masıyla düzelebileceğinden emin olduğu zaman aralığında, <i>neredeyse </i>kendi <i>-kontrolü- </i>dışında, içinden verdiği bu yanıtın ne anlama geldiğini anlaması uzun yıllar alacaktır.</span></p> <p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Ego'su <b>Sebastian</b>'ın, her çeşit olasılığı gözü önüne sererek, hesaba kat(tır)arak <i>-böylece kendini, kanını donduracak kadar korkuyla, elini ayağını bağlayacak kadar kaygıyla doldurup-</i> sözümona "tedbir"le donatarak yaşa(yama)maya zorladığı yıllar boyunca giderek artan korku, bağlı olarak öfke yüzünden kendi içine kapandıkça kapanırken, bir yandan, yaklaşmakta olan, kaçıracağını sandığı bir şey yüzünden giderek yükselen, gırtlağına sarılan telâş duygusunun iteklediği "abla", </span><span style="font-size:130%;"><i>bir çözüm bulabilirim belki </i>diyerek, 2004 yılı kış sonu-bahar başı, iş saatleri dışında Kadıköy'de bir dershanede, bir kaç ay boyunca, bir seminere katılır. </span> </p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Güleryüzlü, sonsuz hoşgörülü genç bir adamın tahtaya çizerek anlattıkları, içinde yıllardır anlamlandırılmayı bekleyen işaretleri sözcüklere dönüştürürse de, Basiret Hanım'ın fısıltısı, <i>sahte peygamberlerden, tarikatlardan, kandırılan insanlardan</i> dem vuran Sebastian'ın <i>"aman haaaa!"</i>larını bastıracak güçte değildir henüz...</span></p> <p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Her biri bir yarasını sağaltmaya gelen -<i>çoğunluğu kadın- </i>grupta "abla", yeni duyduklarını sindirmeye çalışırken ufak tefek uygulamalar da yapar: Sinemaya koşarken saatine bakmaksızın<i> "tam zamanında yerimde oturuyor olacağım"</i> diyerek zamanı esnetir, bankaya giderken <i>"hiç sıra beklemeyeceğim"</i> der, <i>tuhaftır, </i>gerçekten beklemez, hayatı, olayları olduğu gibi kabullenmeye başlar, dirençten kaynaklanan zahmetten kurtulur, güvende olduğunu düşündükçe korkularından sıyrılır, kötü-iyi gibi zıtlıkları barındıran kavramların anlamaya, öğrenmeye yardımcı olduğunu keşfeder, <i>"kötü yoksa..."</i> der, suçluluk duygusunu <i>-elbette tümden değil- </i>geride bırakır. Bir zamanlar çok tekrarlandığı için dayatma etkisi yaratıp sinirine dokunan <i>"olumlu düşünme"</i>, ibreyi yeşilde tutma hedefini, öfkenin korkunun iyice daralttığı çok değerli <i>"karar anları"</i>nda ıskalamamaya çalışır. Birşeye öfkelendiğinde, <i>-eskiden yaptığı gibi-</i> onu öfkelendirene değil, kendine yönelir ve sorar "<i>beni asıl kızdıran ne?</i>", herkese olduğu kadar kendine de hoşgörülü yaklaşmaya, affedici olmaya çalışır, becerebilir mi, pek değil... </span></p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Bayıla bayıla, önüne gelene anlattığı kara maymunlar hikâyesinin, (adamın biri ille de altın yapmak ister, arar sorar Hintli bir bilgeye ulaşır, adam <i>şunu, şunu bir de bunu uzun uzun kaynatacaksın </i>der, beriki <i>çok kolaymış, neden herkes yapamıyor?</i> diye sorunca bilge, <i>bir püf noktası var,</i> diye yanıtlar, <i>karıştırırken kara maymunları hiç aklına getirmeyeceksin!) </i><i>"olumsuz(luğ)a hiç yatırım yapmama"</i> prensibine dayalı, her fırsatta uygulanması gereken zarif anafikri, "abla"ya kalırsa bir başka bilinç düzeyinin habercisidir. <i><br /> </i></span> </p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;"><i>"Ego(Sebastian)larımızın bizi, kara maymunları düşünmeye yönlendirdiği anlarda, </i><i>zümrüt yeşili ormanda ağaçlar arasında, mercan renkli dallarda oradan buraya atlayıp sıçrayan pembe, eflatun, yavruağzı, sarı, camgöbeği, su yeşili maymunlar hayâl edin, -işin olmaması olasılığı çevresinde dolanmayıp, bitmiş halini imgeleyin- tadını çıkarın</i>" diyerek akıl verir, kendisi henüz bu işte çok başarılı olmasa da...</span></p> <p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">İşler planladığı gibi gitmediğinde paniğe kapılmaz, planlamaktan becerebildiğince uzak durur. Yapıp ettiklerini yazıyor görünse de "abla" gözden kaçırmaz; <i>"olma"</i> ölçüsü sayabileceği, <i>-mesela- </i>kendisini değersiz, yetersiz, kayıp hissettiren duyguların yıkıcılığı, artık eskisi kadar acıtmaz; kapanmış eski bir yara yerine baktığında olduğu gibi hafif bir sızı hatırası gelir geçer, hepsi o! </span></p><p style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: trebuchet ms;font-family:trebuchet ms,sans-serif;"><span style="font-size:130%;">Böylece, bir zamanlar önyargıları, korkuları yüzünden duymaya dayanamadığı konularla ilgili olarak kendisine bir şans tanımanın onu taşıdığı noktada, çok daha sakin, <i>neredeyse</i> korkusuz, yargısız, daha huzurlu yaşamakta olmanın tadını çıkarır; <i>"ben yapabiliyorsam"</i> diye düşünür, "-bilinç düzeyi, bu yazıyı tepki duymaksızın okumasına izin veren- <i>herkes yapabilir..."</i></span> </p>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-63164643409920814972010-03-10T02:13:00.000-08:002010-03-10T02:17:11.822-08:00"Abla", yıllara yayılan sabırlı bir operasyonla, Naciye Hanım'ı "acı bedeni"nden ayırır.<span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;">Kuzeniyle çalıştığı, özgün elyapımı kart ve kutular tasarlayıp, seri üretim de yaptıkları KutuMutu yıllarında, desteğini aldıkları </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-kuzeninin oğlunu büyüten yardımcısı- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">Naciye Hanım'la tanışan "abla"nın, bu özel insanın trajedisini öğrenmesi fazla sürmez.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Komşularından bir kadının, o aralar işlettikleri bakkal dükkanına gelip, bir gece önce gördüğü rüyayı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"...derenin üzerine bir duman çökmüş, yer gök kapkara! Bir de bir feryat!.."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> diyerek, dizini döve döve anlatmasından bir hafta sonra, babasının düzenli </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"hayır!"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">larından biriyle daha karşılaşan, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">belli ki artık </i><span style="font-family:trebuchet ms;">bunu karşılayamayan 19 yaşındaki delikanlının cesedini, kardeşi bulur.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">O günden sonra sürekli ilâç desteğine ihtiyaç duyan, evin geçimini de sağladığı için ayakta olması gereken Naciye Hanım, ne zaman yitirdiği oğlunun sözü geçse boncuk boncuk gözyaşı döker; öyle ki gözpınarları kuruduğundan ilâçları arasına bir de yapay gözyaşı damlası eklenmiştir.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">KutuMutu macerası sona erdiğinde, "abla", Kuzey Ege'ye taşınırken kızını, damadını ve evini emanet ettiği, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">kadından çok, kadın biçiminde evlât acısı'na dönüşmüş</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> Naciye Hanım'la, İstanbul'a her gelişinde denk getirir birlikte kahvaltı eder, söyleşirler. Oğullarını, torunlarını "abla"nın </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-bilmediği/görmediği tarzda- "kayıtsız şartsız sevgi" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diye tanımlayabileceği biçimde seven, cep telefonu çaldığında melodiden tanıyıp, uzaktan telefonu değil de oğlunu yanıtlarcasına sevgi sözleriyle koşturan kadının, yüreğini hafifletmeye, etine kaynamış acıdan kurtulmasına yardım etmeye çalışan "abla"nın elinden tek gelen, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">ev yapımı terapi.</b><span style="font-family:trebuchet ms;">..</span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">"Mezarlıktayım rüyamda, çukura oğlumun yanına uzanıyorum, ama böyle hiç bozulmamış, hiç çürümemiş, sanki uyuyor, hep üşüyecek diye düşünüyorum..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> diye başlayan,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "...eve gel oğlum!" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diye yalvararak biten </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-birbirine benzeyen pek çok- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">rüyasından birini daha</span><i style="font-family: trebuchet ms;">, </i><span style="font-family:trebuchet ms;">gelirken kahvaltı için aldığı simitin susamları üzerine seller gibi gözyaşı dökerek anlatır. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Yakın geçmişte bir gün, komşulardan birinin askere gitmeye hazırlanan oğlu, arkadaşlarıyla (Kara)denize yüzmeye gider, dönmez. Başsağlığına gelen, kimbilir neler için ağlamakta, ağıt yakmakta kadınlar arasında çok sakin anne, ölen için, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"sanki"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> der,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "benim hiç oğlum olmamış, öyle rüya gibi..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> "Abla"ya aktarmasına bakılırsa bu, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">bunu aktarırken bile kendi oğluna ağlayan</i><i style="font-family: trebuchet ms;"> </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Naciye Hanım için çok tuhaf, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">neredeyse</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> başka boyuttan bir izlenim.</span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;"> </i><span style="font-family:trebuchet ms;">"Abla"nın, dili döndüğünce, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">ölümün yokolmak değil, başka bir boyutta, enerjiye dönüşmek olduğunu</i><span style="font-family:trebuchet ms;">... anlattığı dönemde birgün, acısı hiç eksilmemiş oğul annesinin rüyasına girer ve kapının eşiğinde durarak </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"anne..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> diye seslenir, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"ben döndüm".</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> Üzerinden az bir zaman geçer, Naciye Hanım küçük gelininin hamile olduğunu öğrenir. "Abla"nın, sohbet konusu rotasını </span><b style="font-family: trebuchet ms;">reenkarnasyon</b><span style="font-family:trebuchet ms;">a çevirme zamanı gelmiştir.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;"> Daha sonra ablasının anlattığına göre, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Naciye Hanım'ın torunlarının en küçüğü, şimdilerde 5 yaşındaki oğlana </i><span style="font-family:trebuchet ms;">gebe kaldığında, yeni evli gelin</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "çok erken!" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">diyerek bebeği aldırmak ister, hatta bir de randevu alır, kliniğe gitmeye niyetlenir. Ablasının </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"bak ağbime söylerim!" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">yollu tehditlerine kulak asmaksızın, hışımla, vizite kâğıdını arar, fotoğraf, evrak vs. ile dolu kutuyu eşelerken eline yapışan kağıdın ne olduğunu anlamak için çevirir: Diğer yüzde, açık seçik, ölen oğulun adını okuyan kızkardeş, ablasının da tanık olduğu tuhaf durum karşısında çarpılır, bunu bir işaret olarak değerlendirir bebeği aldırmaktan vazgeçer.</span><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">"Geçende..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> diye anlatır Naciye Hanım,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "internetten konuştuk, bunu bir güzel giydirmişler, babaanne diyor..." </i><span style="font-family:trebuchet ms;">iki gözü iki çeşme devam eder, "</span><i style="font-family: trebuchet ms;">alnı, kaşları, gözleri, aynı! ...dedesiyle </i><i style="font-family: trebuchet ms;">bir ağladık, </i><i style="font-family: trebuchet ms;">bir ağladık!.."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> "Abla" bastırır, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"sen, yıllar boyu eve gel oğlum, diye yalvarmışsın, bir mucize yaratmışsın, o da geri gelmiş işte, hal</i><i style="font-family: trebuchet ms;">â</i><i style="font-family: trebuchet ms;"> niye ağlıyorsun?"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">. "Abla", </span><i style="font-family: trebuchet ms;">acı olaya sebep olan, emeğini yıllarca sömüren kocasına öfkesini taze tutma ihtiyacından şüphelenirse de, </i><span style="font-family:trebuchet ms;">Naciye Hanım az düşünür yanıtlar </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"unutmak istemiyorum..."</i><br /><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">Reiki iki, meditasyon beceriklisi </i><span style="font-family:trebuchet ms;">kızından duyduğu, bir Yeni Çağ kavramı gibi görünüp </span><b style="font-family: trebuchet ms;">acılara yapışma, acıyla kaynaşma <i>-insan- </i>durumu</b><span style="font-family:trebuchet ms;">nu pek güzel açıklayan </span><b style="font-family: trebuchet ms;">"acı beden"</b> <span style="font-family:trebuchet ms;">deyiminin Naciye Hanım üzerine nasıl oturduğunu görmekte gecikmeyen</span> <span style="font-family:trebuchet ms;">"abla" önerir:</span> <i style="font-family: trebuchet ms;">"Kalan eşyalarını getir, ben yıkayıp ütüler, birilerine veririm."</i><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Ölenin yaptığı çok güzel resimleri saklamak isteyen Naciye Hanım'a,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> ileride, </i><span style="font-family:trebuchet ms;">resim defterini, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-Uzak Doğu kültürlerinde olduğu gibi- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">torununa göstermesini, çocuğun tepkisini gözlemesini salık veren "abla", kadının getirdiği </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-belli ki kendisi dışında dönem dönem tasfiye edilerek hafifletilmiş-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> naylon torbayı boşaltır: </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-Yurtdışına bir şampiyonaya katılmak üzere babasından izin isteyip aldığı son red cevabının öznesi- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">beyaz, altlı üstlü judo giysisi, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-çocukluğundan kalma, çok beğendiğinden oğluna giydirmek üzere sakladığı-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> annesinin ördüğü, kuşaklı mavi hırka, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">babasıyla tartışması sonrası gerçekleştirdiği, derslerle yüklü eylemi yüzünden </i><span style="font-family:trebuchet ms;">dikiş makinesinde yarım, kalakalan, paçalarına mavi desenli pazen parçalar diktiği yeni kot pantolon...</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Bir sonraki buluşmalarında, ev işlerine geçmeden, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">giysilerin akıbetini </i><span style="font-family:trebuchet ms;">yoklayan Naciye Hanım'a "abla", kenetlediği iki yumruğunu, gözü önünde, yavaşça birbirinden ayırarak, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"geldiğine/döndüğüne göre..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> der, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"kaybının acısıyla, ona duyduğun sevgiyi birbirinden ayıracak, yalnızca beraber yaşadığınız günlerin güzel anılarını hatırlayacaksın; döndü, ailede doğdu, büyüyor, bundan muhteşem bir şey olabilir mi?"</i></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-16071091469855010032010-01-04T04:25:00.000-08:002010-01-04T04:29:36.918-08:00Sonunda "abla" da, kızı ve kardeşleriyle Avatar'ı görür; ona göre film, tümüyle güçlü bir mistik mesajdır!<span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;">Bir gece önce, kızkardeşleri ve kızının kardeşi ile, yüzlerinde kızının simlerle boyadığı 2, 0, 1, 0 ve !, boyunlarına doladıkları yanıp sönen pirinç lambalarla poz verdikleri laptop ekranı karşısında güle oynaya yeni yıla giren "abla" kadrosu, 2010'un ilk filmini,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> ince, hafif ve baş hareketiyle görüntü kaybı yaratmayan 3 Boyut gözlüklerle,</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> izlemek üzere önceden yer ayırttıkları havadar alışveriş merkezine giderler. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Uzunca reklam faslı ardından, "abla"ya, okuduğunda çarpıldığı </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Lobsang Rampa</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'nın </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Üçüncü Göz</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> kitabında anlatılan, Tibet'te bir manastırda, Himalayalar'ın derinliklerine saklı mağaralara gizlenmiş, tarih öncesi mezarlarda yatan 4,5-5 metre uzunluktaki mumyalanmış bedenleri hatırlatan Na'vi halkının, </span><i style="font-family: trebuchet ms;"><b>James Churchward</b>'ın, Pasifik Okyanusu'ndaki <b>Batık Kıta Mu</b>'nun kalıntıları olduğunu belirttiği, muhteşem</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> Yeni Zelanda ormanlarında çekilmiş öyküsünü anlatan film başlar. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">2009, ABD yapımı </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Avatar</b><span style="font-family:trebuchet ms;">: Yönetmen </span><b style="font-family: trebuchet ms;">James Cameron</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, görüntü yönetmeni </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Mauro Fiore</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, müzik </span><b style="font-family: trebuchet ms;">James Horner</b><span style="font-family:trebuchet ms;">, oyuncular </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Sam Worthington, </b><b style="font-family: trebuchet ms;">Zoe Saldana, Sigourney Weaver, Giovanni Ribisi, Michelle Rodriguez, Laz Alonso</b><span style="font-family:trebuchet ms;">...</span><br /><br /><b style="font-family: trebuchet ms;">Thea Alexander</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'in,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> okuduğunda "abla"yı çok etkileyen kitabı</i><b style="font-family: trebuchet ms;"><i> </i>M.S. 2150</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'in, bacaklarını kullanamazken, uykusunda yolculuk ettiği boyutta bir başka bedende yaşayan kahramanını anımsatan, tekerlekli sandalyedeki asker Jake Sully, DNA'sının uyumlu olduğu biliminsanı erkek kardeşi için üretilen Na'vi bedeniyle, toprakları altındaki değerli madene ulaşmak üzere Pandora Gezegeni'ni işgale hazırlanan askerler için </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-başlangıçta- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">casusluk eder. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Dünya Kızılderili halklarını hatırlatır geleneklerle yaşayan Na'viler ile, </span><i style="font-family: trebuchet ms;"><b>Frank Herbert </b>klasiklerindeki gibi</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> tasarım dille anlaşan, avatar bedenlerdeki </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-başlarında Alien'den tanıdık Sigourney Weaver'in bulunduğu-</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> biliminsanları, araştırmaları sırasında, ağaçlar arasında, Na'vilerin girip, atalarının deneyimlerinden yararlandıkları çok geniş bir iletişim/bilgi ağı olduğunu keşfederler. İncelikle tasarlanmış laboratuvarda, içine yattıkları kapsüller aracılığıyla transfer oldukları avatar bedende, kötürümlüğünden sıyrılan asker Jake Sully, Na'vi prensesinden öğrendiği şekilde, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">-akılalmaz zenginlikteki bitki, hayvan... çeşitliliğinde,<b> Churchward</b>'ın,<b> Batık Kıta Mu</b> serisinde, </i><i style="font-family: trebuchet ms;">"insanın, gelişimini tamamlamış biçimde Dünya'ya indiğini" belirttiği semboldeki, <b>arka ayakları</b></i><i style="font-family: trebuchet ms;"><b> üzerinde yükselmiş geyik</b>- </i><span style="font-family:trebuchet ms;">geyiğe benzeyenini öldürür, kızılderili geleneğince, onun </span><i style="font-family: trebuchet ms;">Eywa'ya ulaşacağını, bedeninin halkına karışacağını </i><span style="font-family:trebuchet ms;">belirterek teşekkür ederken, kız askere, karşılıklı kültür alışverişi Amerikancasıyla</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> "temiz işti!"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> der.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Jake Sully'nin, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">anlamlı biçimde </i><b style="font-family: trebuchet ms;">Ağustos 2154</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> tarihli kayıtlarından birinde, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"...onlarda olmayıp bizde olan, ne blucine ne kolaya ihtiyacı olmayan Na'viler, topraklarından asla vazgeçmeyecekler..."</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> demesi üzerine, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"yumuşamak"</i><span style="font-family:trebuchet ms;">tan ödü kopan komutanın belirlediği üç ayın bitiminde, Dünya üzerinde olduğu gibi, </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"...zenginliklerine göz diktikleri halkların düşman ilân edildiği..." </i><span style="font-family:trebuchet ms;">malûm stratejiyle, doğayla tam bir uyum içinde yaşayan naif halka, tüm güçleriyle saldırdıkları, güçlerin</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> hiç de </i><span style="font-family:trebuchet ms;">eşit görünmediği bir savaş başlar. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Uzun, ayrıntılı, izleyicinin kalbini kıran pek çok ölümden sonra,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> Toruk Macto </i><span style="font-family:trebuchet ms;">Jack Sully'nin saçıyla, saçaklarıyla bağlantı kurduğu Ruh Ağacı aracılığıyla yardım istediği Eywa (Tanrı, Doğa...), kendi güçleriyle yardıma gelir. O arada, komutanın saldırısına uğrayan bedeninin bulunduğu kapsülde havasız kalan kötürüm asker eşini kurtaran prensesin, kucağındaki, yarısı boydaki askere sevgiyle bakarken gördüğü, bir yabancı</span><i style="font-family: trebuchet ms;">-öteki-</i><span style="font-family:trebuchet ms;">dan</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> </i><span style="font-family:trebuchet ms;">çok daha ötesidir. "Abla", diğerini dış görünüşüne göre sınıflayan insanoğluna bakarak,</span><i style="font-family: trebuchet ms;">"ben bir başka sen'im!"</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> anlamında Maya selamı </span><i style="font-family: trebuchet ms;">"In L'akesh!" </i><span style="font-family:trebuchet ms;">örneğindeki gibi,</span><i style="font-family: trebuchet ms;"> sadece,</i><span style="font-family:trebuchet ms;"> derindekini görme becerisinin ne çok sorunu çözebileceğini düşünür.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">En eski kültürlerde tabletlerde, egemenin gücü elde tutma çabasıyla kendi lehine bozduğu din kitaplarında sıkça sembolize edilen </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Hayat Ağacı'</b><span style="font-family:trebuchet ms;">nın, yangın bombalarıyla, çok ölüme yol açan yıkılışı, yüzen kayalar, </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Ursula Le Guin</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> kitaplarından tanıdık ejderler, yerlilerin "abla"nın </span><b style="font-family: trebuchet ms;">Baraka</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> filminde izlediği ritüelleri, melodileri... Son zamanların en yüksek bütçeli filmi, muhteşem görselliği yanında "abla"ya kalırsa</span><b style="font-family: trebuchet ms;">, John Calleman</b><span style="font-family:trebuchet ms;">'ın,</span><b style="font-family: trebuchet ms;"> Maya Takvimi ve Bilincin Dönüşümü</b><span style="font-family:trebuchet ms;"> kitabında ayrıntılı biçimde, şemalarla açıkladığı bilinç değişimiyle sağlanacak kuantum sıçrayışını haberleyen, güçlü mistik bir mesaj...</span><br /></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-9856953131774150622009-08-08T13:08:00.000-07:002009-08-08T13:09:46.984-07:00"Abla" üç kitap okur: Amin Maalouf'tan Işık Bahçeleri, James Redfield'dan Dokuz Kehanet ile Onuncu Kehanet.<span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Bir gün önce verandanın öte köşesinde, iki usta ile iflâs eden 30 yıllık su tesisatını yenileme operasyonunun detaylarını konuşup, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">malzeme alsınlar </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">diye hatırı sayılır bir ön ödeme de yapan "abla", bir gün sonra beri köşedeki şezlongun üzerinde, beklenmedik tâdilat telâşını örten derin bir hüzünle şakır şakır ağlamakta: Hüznün nedeni, az önce bitirdiği, </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Telos Yayıncılık</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'tan beşinci basım, Esin Talu Çelikkan'ın güzelim tercümesiyle daha bir hacimli, </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Amin Maalouf</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'un </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Işık Bahçeleri</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> isimli kitabı...</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Son zamanlarda, Mayaların </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"><b>Zamanların Sonu</b></i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> fikrine ilgi duyup, Yeni Çağ konularında okumaya dalan "abla", bir sevgili arkadaşının önerisi üzerine, hesapta olmayan bir mola yerinde beklenmedik biçimde önüne çıkan </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Altın Kitaplar</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> Yayıncılık'dan </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">James Redfield</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'ın </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Dokuz Kehanet </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ve </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Onuncu Kehanet </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">isimli iki kitabını alır.</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /><b style="font-family: trebuchet ms;">Dokuz </b><b style="font-family: trebuchet ms;">Kehanet</b><i style="font-family: trebuchet ms;"> (daha çok <b>Dokuz Bilgi</b>)</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, Peru'da iktidarın, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">Kiliseyi tehdit ettiği</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ni düşünerek yok etmeye çalıştığı çok eski elyazmalarının peşine düşen bir grup insanın, bin zahmetle, parça parça ele geçirdiği bilgileri aktarır:</span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;"> 1. Bilgi</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, hayatta gelişen </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">mistik olayları farketmeyi, </i><b style="font-family: trebuchet ms;">2. Bilgi</b> <i style="font-family: trebuchet ms;">yeni bir Dünya görüşü</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ne açık olmayı önerir. </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">3. 4. </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ve</span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;"> 5. Bilgi</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">Evrenin, </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">kullanmayı bilmediğimiz için bitip tükenmeyen bir iktidar mücadelesi yaşadığımız,</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"> sonsuz bir enerji sistemi olduğunu, daha yüksek kaynaktan enerji sağlamayı </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">öğrenerek anlaşmazlıkları sonlandırabileceğimizi öğretir. Olaylar, kaçma-kovalama havasında akarken kahramanların eline geçen </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">6. Bilgi</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, aile geçmişimizi incelememizi, böylece </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">tekrarlanan dramaları ortadan kaldırarak gerçek benliğimize kavuşabileceğimizi</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">7. Bilgi</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">sezgilere kulak vererek</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">kişiliğin evrimi</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">nin nasıl sağlanacağını anlatır. </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">Mistik enerjinin hem erkek hem dişi yönü olduğunu bildiren</i><b style="font-family: trebuchet ms;"> 8. Bilgi, </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">çocuklukta zıt cinsiyetteki ebeveyne duyulan hayranlığın, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">eksik enerjiyi sağlama ihtiyacı</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ndan kaynaklandığını; yetişkinlikte karşı cinse de aynı şekilde yaklaştığımızı; aşk ilişkisinde, eşlerin başlangıçta birbirlerine kayıtsız şartsız enerji aktarırken, gerçek kaynaktan beslenmeyen aşkın bir süre sonra tükendiği, sonra da eşlerin, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">diğerinin enerjisini elde etmek için çocukluk dramalarına başvurduklarını</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> anlatır. </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">9. Bilgi, </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">kaynakla bağlantı kurup </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">enerjiyi yüksek tutmanın</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">, ölümü aşıp fiziksel Dünya'yı ruhsal evrene çevirmenin, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">ruhları arındırıp hafifleyerek, böyle olduğumuz şekilde, yürüyerek cennete geçebilmenin yollarını </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">anlatırken, topyekün geçiş yapan Maya toplumunu örnek verir.</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span> <span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">J. Redfield, elyazmalarından hareketle, herşeyin enerji, yaşamın, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">bir diğerinin enerjisini çalma mücadelesi</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">nden ibaret olduğunu anlatırken kişilikleri,</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"> biri diğerine yol açan, birbirine dönüşen </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Sorgulayıcı, Mesafeli ve Korkutucu, Acındırma biçiminde sınıflandırır. </span><span style="font-size:130%;"><br /><br /><b style="font-family: trebuchet ms;">Onuncu </b><b style="font-family: trebuchet ms;">Kehanet</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> ise, bir kaç kez birlikte reenkarne olmuş bir grup insanın, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">aralarından birinin yapabildiği boyutlararası yolculukların da yardımıyla, </i><b style="font-family: trebuchet ms;">Nikola Tesla</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'nın az anlaşılmış enerji bilgisine vakıf açgözlü bilimadamını engelleme çabalarını anlatır. Doğanın gizemine aşina bir yerlinin, yer yer harika açıklamalarıyla süslü, sürükleyici, aydınlatıcı, güzel, mistik macera...</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Ev halkından boş bulduğu nadir zamanda </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">kaptığı</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> verandadaki şezlongunda, anne kedilerin mama, süt ve su kaplarının yerini öğrettiği ürkek bebeleri kaçmasın diye,</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"> neredeyse</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> soluk almadan kitabına gömülen "abla", </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Dokuz Kehanet'</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">in ardından </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Onuncu Kehanet</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'i okur. Bebek kedilerin, yakalananlarının sevildiği, çapaklı gözlerinin İsveç Şurubu ile silindiği günlerde ev halkı, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">güneş enerjisinin ürettiği sıcak suyun yetersizliği</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">nden sızlanırken çağırılan, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-kendi anlatımına göre öldüğünde "yedi kez geri getirilen"- babasının işini sürdüren </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">genç ustanın, güneş enerjisi sisteminin dirseklerindeki kireci temizlemesinden sonra basınca dayanamayan su tesisatı teslim olur, sızıntı başlar.</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Ev kalabalık, "abla"nın dikkati dağınık; yalınayak gezdiği günlerden birinde sızıntı, sıcak tabandan çıplak tabanlarınca algılanırsa da, bir diğer ip ucunu, banyodaki fayansların altından gelen mızıltıyı anlamlandırması için su saatini kontrol edip, belli belirsiz dönüşü gözlemesi gerekir. Bu kez çağırılan şirketin tesisatçısı, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"Abla sen tesisatı değiştirmedin mi?"</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> diye çıkışarak, net bir teşhis koyar. </span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Misafirler ile bir sonraki misafirler arasındaki sürede problemi çözmeye kararlı "abla"nın önüne iki büyük engel dikilir: Eylül'e dek sitede inşaat yasağı vardır. Daha da önemlisi, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-inşaat yasağı olmasa da- </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"abla"nın, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">hiiiiiç de</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;"> zemini duvarı kırası, banyoyu mutfağı dağıtası yoktur! Orta yol bulunur; borular dışarıdan duvarı tırmanacak, güneş enerjisine uğrayacak, banyo bacasından içeri süzülecek, tavanda bir tur atacak, duş, rezervuar ve lavaboya uzanacak. Mutfak için ise veranda çatısından bir başka iniş gerçekleştirilecek... Sonunda, gecekondu manzarası arzetse de, "abla", </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">muhtelif </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">ustalarla geçirilecek süresi belirsiz bir zamana dayanacak güçte değil.</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Yüreğini yakan, kitabı bitirip kaparken, gözünden </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-evin altına neredeyse üç haftadır sızan sudan fazla</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">- oluk oluk akan gözyaşı </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Mani </b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">için... Amin Maalouf, İsa'dan iki yüzyıl sonra yaşayan, Zerdüşt, İsa ve Buda'nın öğretileri karışımı </span><span style="font-size:130%;"><b style="font-family: trebuchet ms;">Manicilik Dini</b></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">'nin kurucusunun alçakgönüllü yaşamını, muhteşem bir dille anlatır:</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Mani, </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-"abla"ya göre, hepimizin içinde olduğu halde, bunca gürültü arasında duymadığımız, duyduğumuzda işimize gelmediği için duymazdan geldiğimiz, Tanrısal yanı, iç sesi- </i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"ikizi" ile konuşur, ona danışır: (s.194) </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;"><br />"-Krallar Kralı'nın kılıcıyla bana evrenin kapısını açması için evet demen yeterli.</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"İkizi" yanıtlar; </span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">"O zaman ismin, yüzyıllar boyu insanlar tarafından saygı ile anılacak, Mani'ye dualar edilecek, adına kurbanlar kesilecek, Mani adına yönetilecek, Mani adına hiç pişmanlık duyulmadan öldürülecek." </i><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-Reddedebilirim, henüz...</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">Reddedersen, bedenini ve ruhunun safiyetini savaş yolunun tersi yöne koyar, bir barış ya da ateşkes ümidinin ışığına takılırsın. Adın lanetlenir, silinir, tebliğin değiştirilmiş olur.</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><br /><i style="font-family: trebuchet ms;">"-Uzun süre mi?"<br />"Belki de Dünyanın ışıkları sönene kadar. Roma'ya da girmemiş olursun. Ktesiphon'dan da kaçman gerekir. Hangisini seçiyorsun?</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span><span style="font-size:130%;"><br /><br /></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">Mani cevabını ayakta verdi, gözlerini gökyüzüne dikerek: "</span><span style="font-size:130%;"><i style="font-family: trebuchet ms;">-Sözlerim kan dökmeyecek. Elim hiç silahı kutsamayacak. Ne kurban sunucuların bıçağını, ne de oduncunun baltasını!</i></span><span style="font-family:trebuchet ms;font-size:130%;">"</span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-41045722010641580652009-06-29T14:31:00.000-07:002009-06-29T14:44:48.211-07:00Yaşamı, giderek yoluna dizili bir dizi irili ufaklı mucizeye dönüşen "abla"nın, dönüşür ve çevresindekileri de dönüştürürken tanık oldukları:<span style="font-size:130%;"><span style="font-family:trebuchet ms;"><span style="font-weight: bold;">2009 yılı 6. ayı sonuna doğru</span>, incecik hilâlli yıldızı bol serin bir akşam, yazları sitenin girişindeki meydandan kalkan otobüsle İstanbul'a yollanan "abla", Burhaniye'ye varmadan daldığı derin uykudan, mola yerine girerken anons ve ışık saldırısıyla sertçe uyan(dırıl)ır. Gece karanlığında aynı firmanın, birbirinin aynı görünen bir başka otobüsüne binmemek için plakayı ezberler, uyku sersemi birbirine toslayıp tokuşan kalabalıkla yemek sırasına girer. Yayla çorbasında karar kılar, ağzı, saçları beyaz maske ve aşçı külahıyla örtülü bir kadın karavanayı karıştırıp doldurduğu kepçeyi kaseye boşaltır; <span style="font-style: italic;">o da uyku sersemi midir nedir, </span>çorbanın bir kısmı tepsinin içine saçılır. "Abla"<span style="font-style: italic;"> hiiiiiç</span> sinirlenmez. Sağlı sollu sandalyelerde, geçişi olanaksız kılarak yayılmış oturanlara <span style="font-style: italic;">hiiiiç </span>kızmaz, bir kâğıt peçeteyle <span style="font-style: italic;">damlamasın </span>diye silmeye çalıştığı tepsisiyle, kendine yol açar, bir masaya oturur. Yayla çorbasında pirinçten çok nane oluşuna <span style="font-style: italic;">hiiiiç</span> öfkelenmez, sakince çorbasını içer. Tuvalete girer, parmağını kapıya sıkıştırır, canı yanar, <span style="font-style: italic;">sırası gelmiştir,</span> tam <span style="font-style: italic;">baldan tatlı öfke</span>ye kapılacakken, tam o anda, <span style="font-weight: bold;">o daracık zaman aralığında kendini yakalar</span>; çok değerli karar anını kaçırmaz, ibreyi yeşilde tutar, <span style="font-weight: bold;">seçimini <span style="font-style: italic;">sinirlenmemekten yana</span> yapar</span>. Serin geceye çıkar, kilitlenme eğilimli dizlerini çalıştırmak için hızla bir aşağı bir yukarı yürürken, sevgi talebiyle, sevinçle üzerine saldıran koca köpekten <span style="font-style: italic;">hiiiiç </span>korkmaz, onu <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">kendisiyle güreşmeyeceği</span> konusunda ikna etmede bayağı zorlansa da, anonsla otobüsüne yürürken duygularını gözden geçirerek mola dökümü yapar; öfke ve korkuya prim vermeyerek <span style="font-weight: bold;">duygusal dengesini koruduğunu</span> saptar, koltuğuna oturup yastığını boynuna yerleştirirken, kendisini bu konudaki çabasından ötürü kutlar ve <span style="font-weight: bold;">seçim anı fırsatı </span>için, içtenlikle teşekkür eder. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Feribota binerken <span style="font-style: italic;">"...inerken değerli eşyalarınızı yanınıza alınız..." </span>anonsuyla uykusu kırılan "abla" daha çok, yanda, koridorun öte yanındaki koltuklarda iki küçük kızıyla yolculuk eden kadının telâşıyla ayılır. Yola çıkmadan 6-7 yaşındaki büyük kızına, ayağı dibinde yer yatağı yapan, 3 yaşlarında görüneni yanına yatıran, 20'li yaşlarda, <span style="font-style: italic;">en fazla 45 kilo </span>küçücük kadın panik içinde! <span style="font-style: italic;">"Uyan, otobüsten ineceğiz, sen büyüksün bana yardımcı olmalısın"</span> diyen anneyle, uykudan sıyrılamayan kızın bin zahmetle toparlanmaya çalışmalarını anlamlandıramayan "abla", kendi <span style="font-style: italic; font-weight: bold;">ağır sorumluluklu </span>çocukluğuyla paralellik kurduğu küçük kıza acıyıp dururken, genç kadının sorusu üzerine mesele aydınlanır: <span style="font-style: italic;">"Ben" </span>der kadın içtenlikle,<span style="font-style: italic;"> "ilk kez otobüsle feribota biniyorum, inip otobüs değiştireceğiz sandım."</span></span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">İstanbul'da kardeşleriyle buluşan "abla"nın küçük kız kardeşinin, ortancanın 50. yaşgünü şerefine düzenlediği kutlamaların birinci ayağı, <span style="font-weight: bold;">İKSV, 37. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali</span> kapsamında <span style="font-weight: bold;">Kraliçeler</span>. Kataloğun <span style="font-style: italic;">"Doğumunun 350. yılında 36 yıllık kısa yaşamına pek çok eser sığdıran İngiliz müziğinin babası <span style="font-weight: bold;">Purcell</span>'in ve ölümünün 250. yılında barok müziğin ustası <span style="font-weight: bold;">Händel</span>'in eserlerindeki gururlu, gizemli ve âşık kraliçeleri tarih sayfalarından çıkıyor ve bu konserle birlikte müzikseverler için dile geliyor. Verdiği resitaller ve albüm kayıtlarıyla kısa sürede uluslararası basının yakından takip ettiği bir isim olan <span style="font-weight: bold;">Christophe Rousset</span>'nin opera tutkusunun bir ürünü olarak 1991 yılında kurduğu topluluğu <span style="font-weight: bold;">Les Talens Lyriques</span> ve ünlü soprano <span style="font-weight: bold;">Anne Hallenberg </span>ile birlikte tarihin sararmış sayfalarını sizler için çevirecek, iki büyük müzik dehasının kraliçelerini yorumlayacak ve onları yeniden taçlandıracaklar." </span>diye tanıttığı gösteri. Üç ayların ilkinin başlangıcını müjdeleyen <span style="font-style: italic;">azıcık kalınlaşmış</span> hilâl Aya Sofya üzerinde ışıldarken, pahalı parfümlerle tütsülenen sahnedeki güzel kadın, oktavlar arasında rahatça inip çıkarak hacimli güzel sesiyle Aya İrini'nin içini, dışarı taşarak asırlık çınarlar altında mutlu güzel kedilerin süslediği bakımlı saray bahçesini, genişleyip yayılarak doldurur.</span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Ablalarına her festival ne yapıp edip bir Aya İrini gösterisi armağan eden küçük kız kardeşin kutlama programı, ertesi akşam üzeri <span style="font-weight: bold;">Aksanat</span>'ta <span style="font-weight: bold;">Şeylerin Şekli </span>adlı oyunla sürer: Cüretkâr yazıları dolayısıyla bağlı olduğu Mormonların dışladığı <span style="font-weight: bold;">Neil Labute</span>'ün yazdığı <span style="font-weight: bold;">Mehmet Ergen</span>'in çevirip yönettiği oyunu izleyen, bayılan <span style="font-style: italic;">ille de ablalarım görsün </span>deyip, gösterimin uzatıldığını duyar duymaz koşup bilet alan küçük kız kardeş, <span style="font-weight: bold;">Esra Bezen Bilgin, Betul Çobanoğlu, Deniz Celiloğlu </span>ve <span style="font-weight: bold;">Bartu Küçükçağlayan</span>'ın sergilediği, Afife Jale ödüllü yetkin oyunculukla, üç kata yayılan becerikli sahne düzenlemesiyle, <span style="font-weight: bold; font-style: italic;">sanat nedir? </span>sorusuna kadın-erkek ilişkileri aracılığıyla yanıt arayan çok güzel oyunu önerdiği için özel teşekküre mazhar olur. "Abla"nın karşılaştığı herkese, <span style="font-style: italic;">bu oyunu mutlaka görmelerini </span>önermesi onun oyunu ne kadar beğendiğinin bir göstergesi sayılsa gerektir. </span><br /><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">12 kişilik bir arkadaş grubuyla bir araya gelinen gece, az bir zaman önce varlığından haberdar olunup, sunumu da lezzetleri kadar muhteşem geleneksel Mardin yemeklerinin mide kadar göz de doyurduğu <span style="font-weight: bold;">Cercis Murat Konağı</span>. Meraklısının ne olduğunu bildiği, "abla"nın ise keşfetmekten büyük memnuniyet duyduğu, <span style="font-style: italic;">Kilis'ten bu yana, -"abla" 40 yıl önceden sözetmekte...- böylesini yememiştim</span> dediği çiğ köfteye, bayıldığı mezelere, yanısıra kalaylı bakır kasede sunulan ev yapımı Süryani şarabına, Kilis Katmer'ine benzeyen, ondan hiç de aşağı kalmayan tatlısına, <span style="font-style: italic;">en kısa zamanda tekrarlanacak!</span> işareti konur. </span><br /><span style="font-family:trebuchet ms;"> </span><br /><span style="font-family:trebuchet ms;">Tüm bu yoğun trafik arasında bir ara, Taksim'e ulaşmak üzere, evden, telefonla taksi çağırmaya üşenip <span style="font-style: italic;">yolun başında durdururuz</span> fikriyle çıkan "abla" ile ortanca kız kardeşinin tanık olduğu <span style="font-weight: bold;">bir küçük mucize</span>: Saat 15:45, taksilerin nöbet değişimi için duraklarına ulaşmaya çalıştıkları, bu yüzden aynı yöne gitmiyorlarsa müşteri konusunda nazlandıkları zaman dilimi. Yolun karşısında bir taksi ile işaretleşen kardeşler, onun manevra yapıp dönüp gelmesini beklerken yaklaşık yirmi aracın önlerinden geçişine tanık olurlar. Nihayet önlerinde bir taksi durur, yola koyulurken, onun işaretleştikleri taksi olup olmadığını sordukları şoför "abla"ya <span style="font-style: italic;">kendisini tanıdığını, geçen kış onu sapı kırık bavuluyla Peru dönüşü, buraya getirdiğini, yolda Mayalardan, sona ermekte olan Maya Takvimi'nden, Dünyanın yapacağı kuantum sıçramasından... sözettikleri çok hoşuna giden uzun sohbeti unutamadığını </span>anlatır. <span style="font-weight: bold;">Adam Fawer</span>'in <span style="font-weight: bold;">Olasılıksız</span>'ını bir hamlede okuyup beğenmiş "abla" merak eder, <span style="font-style: italic;">acaba İstanbul'da yola dikilen birinin altı ay önce kendisini bir yerden bir yere götüren taksiye,</span> -taksi şoförü önyargısını parçaladığı için kendisinin de unutmadığı birikimli sürücüye- <span style="font-style: italic;">rastlama olasılığı nedir? </span></span><br /></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-76722766349427142422009-06-16T01:51:00.000-07:002009-10-09T00:52:45.724-07:00Tüm yaşamında -belki de- ilk kez, burada, kendisini eğreti hissetmediğinin farkına varan "abla"...<span style=";font-family:trebuchet ms;font-size:130%;" ><strong>2009 yılı 6. ayının 12. günü</strong>, UFO ve Yeniçağ başlıklı 4. Uluslararası Kongre'yi izlemek üzere İstanbul'a gelen "abla", muhteşem iki gün ardından, dönmeden, notlarıyla kucağındaki laptop arasına uzanıp, başını, okşaması için eli altına ustalıkla sokan Karapati'nin engellemelerine aldırmaksızın yazısını yazar:<br /><br /><strong>13 Haziran 2009, Cumartesi</strong> sabahı, bir gece önce damadın çizdiği yol haritasına göre, <em>yolun ne kadar süreceğini bilmediğinden, </em>sabah 7 suları, Gürsel Mahallesi girişinden çevre yoluna çıkan merdivenlere saran "abla", metrobüste bedelini UFO konulu mini konferansla ödediği iki gencin Akbil desteğiyle Zeytinburnu'na varır. Konuşmalara kulak misafiri olan bir başka gencin önayak olmasıyla metroya, alnında Havaalanı yazılı trenle de Yeşilköy CNR binası karşısındaki otele rahatlıkla ulaş(tırıl)an "abla", hayran kaldığı metrobüs uygulamasıyla, umduğundan çok daha kısa sürede menzile varır.<br /><br />İstasyondan çıkan, kalabalık dansçılı dans gösterilerinin yapıldığı, <em>dün gece yanmış gibi görünen</em> büyük çadırın enkazı önünden geçip otele yönelen, kırmızı halıyla kongrenin yapılacağı binaya giren "abla", çevirileri dinlemek üzere kimliğini bırakıp bir kulaklık alır. Küçük kız kardeşinin, <em>-doğum günü hediyesi-</em> katılım bedelini banka aracılığıyla yolladığını beliren kaydı çantasından çıkarır, salon kapısındaki kalabalığa karışır, kapılar açılır, <em>-henüz-</em> ufak kalabalık, bir saat sonra tıklım tıklım dolacak devasa salona dağılır.<br /><br />Kaval ve viyola eşliğinde Yeni Çağ boyutlu güzel bestelerini seslendiren <strong>Tuluyhan Uğurlu</strong> mini konseri ardından, 09:30'da, <em>sadece altı haftada organize edildiğini </em>söylediği kongrenin teknik aksaklıklarını gidermeye çalışırlarken açış konuşması yapan <strong>Sirius UFO Araştırma Bilimleri Merkezi </strong>başkanı <strong>Haktan Akdoğan</strong>, Dünya UFO Günü'nün mimarı ve <strong>Dünya UFO İfşaat Kampanyası</strong>'nı da başlatan bir güzel insan. Bir kaç yıl önce Taksim'de Parmakkapı Sokak'ta bir dairede açtıkları sergiyi, sonradan bir TIR'a yükleyip <em>Kapadokya senin, Denizli benim...</em> dolaşarak kampanyanın yurt içi ayağını gerçekleştiren derneğin çıkardığı dergiyi büyük hevesle okuyan "abla" gözünü, kulağını sahneye kilitlemişken ufak tefek biri yanındaki sandalyeye ilişir. Emekli lise resim <em>-ve bir dönem din dersi-</em> öğretmeni, aydın hanımla "abla" arasında, aynı dilden konuştukları ve benzer birer geçmişe sahip olduklarından, ilk andan başlayıp iki gün boyunca derinleşen bir dostluk oluşur.<br /><br />Haktan Akdoğan'ın, meraklısının* Habertürk'te izlemiş olabileceği <em>Türkiye UFO Dosyası, İlk Defa Istanbul Kongresinde Gösterilecek Olağanüstü UFO Görüntüleri ve Gizlenen TC Resmi UFO Olayları, Kutsal Metinlerde ve Kuran'da Uzaylılar Gerçeği, Dünya UFO İfşaatının Önemi,<br />2012 Uzaylılarla Temas, Havada Burun Buruna! Askeri ve Sivil Pilotlar Yaşadıkları UFO Karşılaşmalarını İlk Defa İstanbul Kongresinde Açıklıyor, Üst Düzey Resmi Ağızlardan Çok Önemli Açıklamalar </em>başlıklı konuşması, Kumburgaz'da, yaratıkların seçildiği UFO çekimini yapan <strong>Yalçın Yalman</strong>'ın sunumu ardından; araştırmacı, yazar, belgesel yapımcıları, İtalya'da UFO'ların 8 yıldır izlediği <strong>Antonio Urzi</strong> ile <strong>Pier Giorgio Caria</strong>, hayranlık uyandıran detaylı görüntüler eşliğinde, <em>Urzi Olayı, Antonio Urzi'nin Yaşadıkları ve Yaptığı 1700 den Fazla UFO Gözlemi ile Yüzlerce Saat Filme Aldığı Dünyanın En Yakın Olağanüstü UFO Görüntüleri İlk Defa İstanbul Kongresinde Açıklanacak, Italya'da yaşanan Uzaylılarla Açık Temas Olayı, İtalya ve Dünyadan Çok Önemli UFO Görüntüleri</em> üzerinde konuşurlar.<br /><br />Yemek molası ardından sahneye gelen bilim adamı, araştırmacı, yazar, Uzaylı Çipleri Uzmanı <strong>Dr. Roger Leir</strong>, <em>Uzaylılarca Alıkonanlar ve Yaşananlar, Yerleştirilen Çiplerin Görüntüleri ve Dünyanın En Önemli Üniversite ve Laboratuvarlarında Çipler Üzerinde Yapılan Bilimsel Analizlerin Şok Edici Sonuçları!, Kaçırılma Fenomeninin Ardındaki Amaç...</em> üzerine konuşurken bedende parçalanmış bir çipin operasyonla çıkarılışının görüntüleri perdeye yansır. <em>"Daha sonra steril kutuya koyduğumuz parçalara baktığımızda çok şaşırtıcı bir şey gördük"</em> der Dr. Leir, <em>"renkleri koyulaşan parçalar birbiri ardına dizilmişti. Dahası, araştırmalarımız sonunda Dünya kökenli olmadığını bulguladığımız metalin üzerini biyolojik dokunun örttüğünü saptadık, metal üzerinde doku!.."<br /></em><br />Kongrenin ilk gününün son konuşmacısı temasçı, araştırmacı, yazar, 1984 yılından beri temasta olduğu Arkturuslular ve diğer üst boyut varlıklarından bilgiler aktaran <strong>Dr. Norma J. Milanovich</strong>, konuşmacılar arasında en Yeniçağ'cı olanı: <em>2012, Dünya Gezegeninin Yeni Çağ'a Girişi ve Kozmik Bilinç, Bu Tarihten Sonra Neler Olacak?, Bizi Neler Bekliyor? Olacaklara Nasıl Hazır Olmalıyız?, Foton Kuşağı, 5. Boyuta Yükseliş </em>konularında konuşur: <em>"25 yıldır kanallık yapmaktayım, Dünyanın enerji gridlerindeki ülkelerde dengeleme çalışmaları yaptım. Önümüzdeki 3 yılda olacaklar Atlantis'ten bu yana en büyük olay, 2012 zamanın sonu, aynı zamanda başı, Alfa-Omega gibi. Paniğin nedeni hazırlıksız olmaktır, duygusal bedenlerinizin bunu korku olarak algılmasına izin vermeyin. Bu dönemde yaşamak ayrıcalık, kendi seçtiğimiz, bildiğimiz geçiş bizim vardiyamızda gerçekleşecek. Bu muhteşem bir şey! ...Egemen bilgi saklıyor, Google'da 2012, Kıyamet yazın, araştırın. ...Olacağı kehanet edilen her şeyi değiştirebiliriz, bu bizim gücümüz, aynı zamanda sorumluluğumuz..." </em>der. Bir buçuk saatlik konuşmasının sonunda "abla"yı hiç de şaşırtmayan bir şey söyler, <strong>Spielberg</strong>'in <strong>Üçüncü Türden Yakınlaşmalar</strong> filminin son sahnesine atıfla <em>"size, orada, sesten renge geçişle, çakralarınıza mesajlar iletildi" </em>sözlerini <em>"başlangıçta ses vardı"</em> diye bağlarken <strong>La notası</strong> verdiği toplulukla ses çalışması yapar.<br /><strong><br />14 Haziran 2009, Pazar</strong> günü sabahı "abla", bir gün önce tanıştığı hanımla sözleştikleri gibi buluşur.<br /><br />İlk konuşmacı İngiliz Savunma Bakanlığı UFO Masası Eski Şefi, yazar, araştırmacı <strong>Nick Pope</strong>, <em>İngiltere Hükümeti ve Savunma Bakanlığınca Gizlenen Resmi UFO Kayıtları ve Yakın Karşılaşmalar</em> konusunda konuşur: X-Files'in Fox Mulder'i gibi olmadığını, elinde fenerle<em> -ille de karanlık- </em>bodrumlara girmesi gerekmediğini, en önemlisi yanında bir Ajan Scully olmadığını belirtir. İşinin, gök cisimlerini inceleyip, Savunma Bakanlığı'na rapor etmekten, <em>gizli dosyaları açıklayın lanet adamlar! </em>diyen bilgi taleplerini cevaplandırmaktan öteye geçmediğini anlatır. <em>"Bizi hiç bir alanda yenmesinden hoşlanmadığımız Fransızların,"</em> diye bitirir sözlerini, <em>"UFO dosyalarını halka açması üzerine, biz de, bizdeki UFO dosyalarını kademeli olarak erişime açtık."<br /></em><br />Bir sonraki konuşmacı, gazeteci, yazar, Dünyaca ünlü UFO araştırmacısı <strong>Jaime Maussan</strong> Alien Agenda'da Güney Amerika'dan, <em>kendisini iyi takipçi sanan "abla"yı şaşırtarak</em>, yumurtlar gibi bir dizi ufak gemi çıkaran ana gemi ile<strong> Ebony</strong> diye isimlendirilen, rengârenk yılan balonlara benzeyen, kıvrılarak süzülen çok geniş, tuhaf gök cisimlerinin de aralarında olduğu, bugüne dek Dünyada filme alınmış en önemli UFO görüntüleri sunar. <em>Tarlalardaki Gizemli İşaretler Bize Ne Anlatmak İstiyor?</em> başlığı altında, Witshire İngiltere'den muhteşem güzellikte desenlerin olduğu, <strong>sonuncusu bir gün önce tarihli</strong>, çiçek, arpa, buğday tarlaları görüntülerini büyüleyici bulan "abla"ya, <em>"işi neredeyse chat'leşmeye vardırmışlar"</em> dedirten dış kaynaklı mesajlardan insan ve uzaylı portresi taşıyan iki desen ile, bizim kapsüllerle kendimiz hakkında bilgi verdiğimiz platin tabaka içeriğinin benzeri, dört ay'lı bir sistemi tanıtan yanıtı taşıyan desen çok ilginç gelir.<br /><br />Güney Amerika'da <em>-gündelik yaşam içinde-</em> filme alınan, objektiflere yakalanan Uzaylıların görüntüleri ile devam eden Maussan sunumu, Meksika'da bir fare kapanına yakalanan, korkan çiftçilerin tuzlu suda boğduğu 20 cm'lik akıllı Dünya dışı varlık ile kendisini, rengini değiştirip çevreye uyarak ve güçlü kokuyla koruyan bir başka varlığın incelendiği görüntülerle sona erer.<br /><br />Yemekten sonra ilk konuşmacı, birkaç yıl önceki ilk UFO kongresinde izlediği güne göre, azıcık göbek dışında hiç değişmemiş; 1967'den bu yana yazdığı 32 kitabın pek çoğunu okumuş "abla"ya, yaşama, evrene, kendine bakarken bir başka bakış açısı hediye etmiş, çok önemli bir araştırmacı, yazar <strong>Erich Von Daniken</strong>: <em>Tanrıların Dönüşü, Uzaylılarla Açık Temas Ne Zaman Yaşanacak? İncil ve Tevrat'ta UFO'lar, Eski Çağlarda UFO ve Uzaylı Ziyaretleri, Yıldızlardan Gelen Tanrılar, Maya Takvimi Neden 21 Aralık 2012'de Sona Erecek?, 2012 Maya Takvimi Sonu Neyi Anlatıyor, Neler Olacak? </em>Animasyonlar ve olağanüstü görüntüler eşlğinde, iki bardak su içmek için verdiği iki kısa aralık dışında, bir buçuk saat süren çok etkileyici sunum.<br /><br />Son konuşmacı <strong>Dr. Norma J. Milanovich</strong>, <em>"2009'da bilinç değişimi yaşanacak, dalga dalga artacak, Güneş'le hizalandığımızda gerekli, yeterli üst titreşime ulaşmış bilgelik düzeyindeyseniz geçebileceksiniz..." </em>derken bir kaç kişinin hızla salonu terk etmesi üzerine yapılan soruşturma sonucu <strong><em>bina üzerinde UFO! </em></strong>görüldüğü duyurulunca oturuma 10 dakika ara verilir. "Abla" ve arkadaşı öğretmen hanım dışarı ulaşana kadar gözlem sona ermişse de, kayıt yapanların becerisiyle elde edilen görüntü, soru cevap bölümünden sonra, salonda ekrandan yayınlanarak eksik kapatılır.<br /><em><br />"Bugün bir uçan daire bizi onurlandırdı"</em> diyerek konuşmasını yeniden başlatan Milanovich, soru-cevap bölümünde ilk sorunun da muhatabıdır: <em>"Geçemeyenlerin durumu ne olacak?</em>" sorusunu, <em>"Geçmeyi seçmeyenler, Balık Çağı'nın, iki Dünya savaşının yaşanacağı düzlemler hazırlanmakta, oralara, yolun başına dönüp, yeniden başlayacaklar"</em> diye yanıtlar.<br /><br /><strong>Dr. Roger Leir</strong>'in, Uzaylılar tarafından kaçırılma-alıkonma-geri getirilme olaylarıyla ilgili, <em>"Farketmeden alınmış olabilir miyiz?"</em> sorusuna yanıtı <em>"Bilinçli bir anınız olmaz, arada, parça parça anılar, zaman içinde gelişen fobiler olabilir, mesela çocuklarda palyaçolara, beyaz önlüklülere, bazı hayvanlara, büyük gözlülere karşı tepkiler gelişebilir. Yetişkinler alkolizm ve uyuşturucuya sığınabilir. Genelde hiçbir şey hatırlanmaz, ertesi sabah belki bedeninizde çok ufak bir iz bulabilirsiniz..." </em>olur.<br /><br /><strong>Nick Pope</strong>, Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası'nca İngiltere'nin tüm UFO kayıtlarına ulaşabileceğimizi söyler.<br /><br /><strong>E. Von Daniken</strong> <em>"Nibiru-Marduk Gezegeni ile ne söyleyeceksiniz?"</em> sorusunu, <em>"12. Gezegen, dostum Zecharia Sitchin'in başının altından çıktı. 3600 yıllık yörünge tüm ölçümleri etkilerdi, bana kalırsa mümkün değil..." </em>diye yanıtlar.<br /><br /><strong>Dr. Norma J. Milanovich</strong>, <em>"Dünya dışılar mesajcılara din konusunda bilgi verdiler mi?"</em> sorusunu "<em>Vaaaay, hatta vaay be!"</em> diye karşılar ve ekler, <em>"Evet, her dinde saflık var ama yorumcular onları hırs ile gücü elde tutmak adına çarpıtıyorlar"<br /></em></span><span style="font-size:130%;"><br /></span><span style=";font-family:trebuchet ms;font-size:130%;" ><strong>Dr. Roger Leir</strong>, <em>"melezleştirilmiş insanlarla konuştunuz mu?" </em>sorusunu, <em>"Dünyayı dolaşırken bazılarının melekler gibi hızlı şifa yaratma türü yetenekler taşıdığını gördüm, bunlar üst bedenleri zayıf, iri gözlü, çok zekî, bir yanıyla insan-uzaylılar..."</em> "<em>Kaçırılmaların amacı neydi sizce?" </em>sorusunu da "<em>Hiç kimse, tüm yanıtları bilmiyor. Yumurta ve sperm alınması genetik programlama deneylerini düşündürüyor"</em> diyerek yanıtlar.<br /><br />Görüntüleri izlenen akıllı yaratığın DNA sonuçlarıyla ilgili bir soru yöneltilen <strong>Jaime Maussan</strong>, <em>"Önemli olduğuna inanıyorum"</em> der, "<em>Hükümetimin haberi yok, henüz kendi TV programımda bile sunmadım. İspanya Kraliçesi destekledi, belki İspanya'da bir basın toplantısı... DNA sonuçları belli olduğunda History Channel'den de izlenebilirsiniz."<br /></em><br />Haktan Akdoğan'ın benzer bir olayın Nevada'daki kongre sırasında da yaşandığını aktarması<br />ardından A. Urzi ile Y. Yalman'ın, <strong>15:46, 16:06 ve 16:24 saat, 14 Haziran 2009</strong> tarihli kayıtlarından UFO görüntüsü heyecanla izlenir.<br /><br />İki gündür yoğun sevgi ve sevinçle izlediği, <strong>kahve kuyruğunda birden, tüm yaşamında <em>belki de</em> ilk kez, burada kendisini eğreti hissetmediğinin farkına varan "abla"</strong>, <strong>Harun Kolçak</strong>'ın gitarıyla, güzelim sesiyle seslendirdiği iki güzel şarkıdan sonra, hafiflik genişlemişlik duygusu içinde, arkadaşı ile <em>en büyük mesajı "hepimiz kardeşiz" olduğu için UFO İfşaat Kampanyası başlatan</em> Haktan Akdoğan'a teşekkür eder, çıkarlar. Dışarıda, çimlere uzanmış, bir süre daha göğü gözlemekte olanlara katılırlar, sonra istasyona yürürler, Şirinevler durağında sarılıp vedalaşarak ayrılırlar.<br /><br /><em>*Toplantının ayrıntılı notları, önümüzdeki günlerde siriusufo.org adresinde, erişime hazır olacak…</em></span>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7618702598945500639.post-410233868034966552009-06-03T02:42:00.000-07:002009-06-03T02:44:00.732-07:00“Abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!<p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Editöründen, <i>“Tırmanan şiddet, sınır tanımaz cinsel suçlar, cinnet sınırında vahşet: Nereye gidiyoruz?”</i> konulu yazı daveti alan “abla”nın aklına ilk gelen, <i>“…karı-koca arasında olur böyle şeyler…”</i> yaklaşımıyla olağan karşılanıp göz yumulduğundan, suç sayılması yüzyıllar süren, <i>şiddetin en masum biçimi</i> <b>dayak</b>.</span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Kış ortası bir gece “abla”, paralı kanalda, günümüzde geçen konusuna karşın, bir çeşit zaman yolculuğuna kapı açan <b>sampo</b> denen esrarlı bir gereçten söz edilen ilginç bir Finlandiya filmi izler. Bir kenara not almadığı için filmin ne adı, ne yönetmeni, ne de oyuncuları hakkında bilgi veremese de, <i>filmin uyandırdığı merakla </i>anne babasının kitaplığından kendisininkine eklenen Kalevala’yı açar, sondaki sözlükten, ilgisini çeken sözcüğü araştırır: “<b><i>Sampo:</i></b><i> Demircinin yaptığı saadet getiren değirmen. Fetiş.”</i><br /></span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Mavi kapağında,<b><i> “Kalevala</i></b><i> Fin Destanı (Runo 1-25) Çeviren <b>Lâle Obuz, Muammer Obuz</b> Ankara 1965”</i> yazan 332 sayfalık kitabın girişinde, önce Finlandiya’yı tanıtan yazarlar, ikinci bölümü, Dünyaca tanınan Fin Destanı Kalevala’yı tanıtmaya ayırmışlar. Kadınların erkeklere nazaran daha iyi ezberleyip naklettiğini belirttikleri <i>“…destanın türküleri çoğunlukla ayakta okunur. Oturarak söylenmesi halinde, tahta sıralara ata biner gibi yerleşilir; el ele tutuşularak, ahenge uyarak sallanılarak tekrarlanır… Bu adet bugün Finlandiya’da aynen devam etmektedir.”</i><br /></span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">1835’de yayınlanan destan <i>“O sıralarda, halk arasında (türkülerin yabancılara söylenmesi kutsallığını bozar düşüncesi) yaygın olduğundan, destanın bölgeden olmayan kişilere okunması yasak, gizli aktarılması hırsızlık sayılmakta idi. <b>Elias Lönnrot</b> doktor olduğu için, halk arasına kolayca girebilmiş ve hastalarıyla anlaşarak türküleri derleme imkânı bulabilmiştir.”</i><br /></span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Şimdilerde Rus toprakları içinde bulunan, Volga gezisi sırasında uğradıkları muhteşem <b>Kiji Adası</b>’nın gezerlerken “abla”nın, bu adı ilk kez, <i>bir o kadar muhteşem yerel</i> rehber Aleksi’den duyduğu, <i>-Fin Halkının asıl memleketi-</i> <b>Karelia</b>’da doğan<i>, “…putperest ve efsanevî özelliği olan Kalevala Destanı, 12nci yüzyılda yayılmaya başlayan Hıristiyanlığın etkisinde de kalmıştır.”</i><span> </span><span></span></span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;"></span><i><span style="font-size: 10pt;">“Kalevala Destanında, Orta Asya’daki Şamanizm’in ve Totemizm’in izlerine rastlandığına ve Kozmogonisinde benzerlikler bulunduğuna değinmek yerinde olur: Çalgıya ve söze şarkıya tanınan sihirli kuvvet; ateşe, aydınlığa, kızıl renge, demire, bakıra verilen önem; karanlık, soğuk ve kara renge duyulan itimatsızlık, kozalaklı çam, meşe, huş ağaçlarının ve Sampo gibi bazı eşyanın kutsallığı; kılık değiştirmeler ve kıyafetlerdeki süsler, ziyafetlerdeki âdetler ve yenilip içilen şeyler, dünyanın ve ozanın yaradılış şekli, örnek olarak sayılabilir…”</span></i><span style="font-size: 10pt;"></span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;"></span><b><i><span style="font-size: 10pt;">Hikâye, şiir, kaside, türkü, ilham</span></i></b><span style="font-size: 10pt;"> anlamına gelen <b>Runo</b>, 5’er satırlık dizilerle oluşturulmuş. 25 bölümlük destanın, <b>“Geline Öğütler”</b>den sonra yer alan “<b>Damada Öğütler</b>”in sıralandığı <b>Runo 24</b>, <b>195-240</b> arasında yer alan, “abla”nın bayıldığı satırlar:</span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(195) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">İyilikle terbiye et gelini,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Tatlı dille öğüt ver;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Öğret yatakta,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kapı ardında, anlat,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Şu iki yolda,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(200) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Birer yıl ayrı ayrı:</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Tam bir yıl iyi sözle,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Gözle işaret ver, ikinci yıl;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Üçüncü yıl gerekirse, </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Dokun topuğuna!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(205) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Bundan anlamazsa, yine</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Dinlemezse sözlerini, </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Bir kamış kes getir gölden, </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Ucu tüylü, kıyı yerden!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Bununla öğret kıza </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(210) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Dördüncü yıl, kamış dürt;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kırbaçlama, kamçı vurma!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kamıştan da anlamazsa,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Yola gelmezse yine, </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Ormandan bir dal kes,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(215) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Saklıca getir kürkün altında,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Göstermeden komşulara.</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Huş dalı ile okşa,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Sakın sert vurma.</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Bununla da yola gelmezse,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(220) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Sözlerini dinlemezse</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Dalı kullan öğüt ver;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kapalı bir yerde,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Bir odanın içinde!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Alanda, açıkta döğme,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(225) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Çimende çayırlıkta;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Gürültüsü duyulur uzağa,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">İşitir komşular ağladığını,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Sesi ormana gider!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Omuz başlarına, kaba etine</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(230) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Vur vuracaksan;</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Gözlerine, kulağına</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Sakın dokunma!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Alnı şişer, gözü morarırsa</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Çoban görür, baban düşünür</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(235) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Köyde kadınlar gülerler:</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kadın savaştan mı geldi, </span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Yeni mi çıkmış döğüşten,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kurt mu dalamış</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Ayı mı yalamış!</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">(240) </span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Kurt damat mı ki,</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><i><span style="font-size: 10pt;">Eşi mi ki bu ayı.</span></i></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Başlangıçta din kurumunun belirlediği, ilişkileri düzenleyen kurallar, <b>Hz. Muhammed</b>’in “…<i>Kadınlar hususunda Allah'tan korkunuz ve onlar hakkında iyilik dileyiniz...” </i><span>dediği</span> <b>Veda Hutbesi</b>’ndeki ve geleneği kuşaktan kuşağa aktaran destanların en tanınmışlarından Kalevala’da, <b>Damada Öğütler’</b>deki gibi yumuşacık, âdil, sevgi, iyilik doluyken, aynı kurallar zamanla, egemenin çıkarları gereği yeniden yorumlana biçimlene, kadının, hırslı boksörün kum torbasına dönüşmesine yol açar.</span></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><span style="font-size: 10pt;">Akıl almaz örnekleri, gündelik yaşamın <i>olağan </i>parçası haline gelen ş</span><span style="font-size: 10pt;">iddeti mayalayan <b>Testosteron</b>’un hükmettiği <b>mücadeleye dayalı eril dönem</b>, <i>erkek evlâdı belirleyen y kromozomunun 1/3 oranında kısalışından da rahatça gözlenebildiği gibi,</i> yerini, <b>şefkat, sevgi, uyumun hâkim olduğu dişil dönem</b>e bırakırken, “abla”ya göre olan biten, <b>gelene direnmekten ibaret!</b></span><b><span style="font-size: 10pt;"></span></b></span></p> <p style="font-family: trebuchet ms;"><span style="font-size:100%;"><b><span style="font-size: 10pt;"></span></b></span></p>senbilirsinablahttp://www.blogger.com/profile/13368659061439464605noreply@blogger.com1