3 Haziran 2009 Çarşamba

“Abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!

Editöründen, “Tırmanan şiddet, sınır tanımaz cinsel suçlar, cinnet sınırında vahşet: Nereye gidiyoruz?” konulu yazı daveti alan “abla”nın aklına ilk gelen, “…karı-koca arasında olur böyle şeyler…” yaklaşımıyla olağan karşılanıp göz yumulduğundan, suç sayılması yüzyıllar süren, şiddetin en masum biçimi dayak.

Kış ortası bir gece “abla”, paralı kanalda, günümüzde geçen konusuna karşın, bir çeşit zaman yolculuğuna kapı açan sampo denen esrarlı bir gereçten söz edilen ilginç bir Finlandiya filmi izler. Bir kenara not almadığı için filmin ne adı, ne yönetmeni, ne de oyuncuları hakkında bilgi veremese de, filmin uyandırdığı merakla anne babasının kitaplığından kendisininkine eklenen Kalevala’yı açar, sondaki sözlükten, ilgisini çeken sözcüğü araştırır: “Sampo: Demircinin yaptığı saadet getiren değirmen. Fetiş.”

Mavi kapağında, “Kalevala Fin Destanı (Runo 1-25) Çeviren Lâle Obuz, Muammer Obuz Ankara 1965” yazan 332 sayfalık kitabın girişinde, önce Finlandiya’yı tanıtan yazarlar, ikinci bölümü, Dünyaca tanınan Fin Destanı Kalevala’yı tanıtmaya ayırmışlar. Kadınların erkeklere nazaran daha iyi ezberleyip naklettiğini belirttikleri “…destanın türküleri çoğunlukla ayakta okunur. Oturarak söylenmesi halinde, tahta sıralara ata biner gibi yerleşilir; el ele tutuşularak, ahenge uyarak sallanılarak tekrarlanır… Bu adet bugün Finlandiya’da aynen devam etmektedir.”

1835’de yayınlanan destan “O sıralarda, halk arasında (türkülerin yabancılara söylenmesi kutsallığını bozar düşüncesi) yaygın olduğundan, destanın bölgeden olmayan kişilere okunması yasak, gizli aktarılması hırsızlık sayılmakta idi. Elias Lönnrot doktor olduğu için, halk arasına kolayca girebilmiş ve hastalarıyla anlaşarak türküleri derleme imkânı bulabilmiştir.”

Şimdilerde Rus toprakları içinde bulunan, Volga gezisi sırasında uğradıkları muhteşem Kiji Adası’nın gezerlerken “abla”nın, bu adı ilk kez, bir o kadar muhteşem yerel rehber Aleksi’den duyduğu, -Fin Halkının asıl memleketi- Karelia’da doğan, “…putperest ve efsanevî özelliği olan Kalevala Destanı, 12nci yüzyılda yayılmaya başlayan Hıristiyanlığın etkisinde de kalmıştır.”

“Kalevala Destanında, Orta Asya’daki Şamanizm’in ve Totemizm’in izlerine rastlandığına ve Kozmogonisinde benzerlikler bulunduğuna değinmek yerinde olur: Çalgıya ve söze şarkıya tanınan sihirli kuvvet; ateşe, aydınlığa, kızıl renge, demire, bakıra verilen önem; karanlık, soğuk ve kara renge duyulan itimatsızlık, kozalaklı çam, meşe, huş ağaçlarının ve Sampo gibi bazı eşyanın kutsallığı; kılık değiştirmeler ve kıyafetlerdeki süsler, ziyafetlerdeki âdetler ve yenilip içilen şeyler, dünyanın ve ozanın yaradılış şekli, örnek olarak sayılabilir…”

Hikâye, şiir, kaside, türkü, ilham anlamına gelen Runo, 5’er satırlık dizilerle oluşturulmuş. 25 bölümlük destanın, “Geline Öğütler”den sonra yer alan “Damada Öğütler”in sıralandığı Runo 24, 195-240 arasında yer alan, “abla”nın bayıldığı satırlar:

(195)

İyilikle terbiye et gelini,

Tatlı dille öğüt ver;

Öğret yatakta,

Kapı ardında, anlat,

Şu iki yolda,

(200)

Birer yıl ayrı ayrı:

Tam bir yıl iyi sözle,

Gözle işaret ver, ikinci yıl;

Üçüncü yıl gerekirse,

Dokun topuğuna!

(205)

Bundan anlamazsa, yine

Dinlemezse sözlerini,

Bir kamış kes getir gölden,

Ucu tüylü, kıyı yerden!

Bununla öğret kıza

(210)

Dördüncü yıl, kamış dürt;

Kırbaçlama, kamçı vurma!

Kamıştan da anlamazsa,

Yola gelmezse yine,

Ormandan bir dal kes,

(215)

Saklıca getir kürkün altında,

Göstermeden komşulara.

Huş dalı ile okşa,

Sakın sert vurma.

Bununla da yola gelmezse,

(220)

Sözlerini dinlemezse

Dalı kullan öğüt ver;

Kapalı bir yerde,

Bir odanın içinde!

Alanda, açıkta döğme,

(225)

Çimende çayırlıkta;

Gürültüsü duyulur uzağa,

İşitir komşular ağladığını,

Sesi ormana gider!

Omuz başlarına, kaba etine

(230)

Vur vuracaksan;

Gözlerine, kulağına

Sakın dokunma!

Alnı şişer, gözü morarırsa

Çoban görür, baban düşünür

(235)

Köyde kadınlar gülerler:

Kadın savaştan mı geldi,

Yeni mi çıkmış döğüşten,

Kurt mu dalamış

Ayı mı yalamış!

(240)

Kurt damat mı ki,

Eşi mi ki bu ayı.

Başlangıçta din kurumunun belirlediği, ilişkileri düzenleyen kurallar, Hz. Muhammed’in “…Kadınlar hususunda Allah'tan korkunuz ve onlar hakkında iyilik dileyiniz...” dediği Veda Hutbesi’ndeki ve geleneği kuşaktan kuşağa aktaran destanların en tanınmışlarından Kalevala’da, Damada Öğütler’deki gibi yumuşacık, âdil, sevgi, iyilik doluyken, aynı kurallar zamanla, egemenin çıkarları gereği yeniden yorumlana biçimlene, kadının, hırslı boksörün kum torbasına dönüşmesine yol açar.

Akıl almaz örnekleri, gündelik yaşamın olağan parçası haline gelen şiddeti mayalayan Testosteron’un hükmettiği mücadeleye dayalı eril dönem, erkek evlâdı belirleyen y kromozomunun 1/3 oranında kısalışından da rahatça gözlenebildiği gibi, yerini, şefkat, sevgi, uyumun hâkim olduğu dişil döneme bırakırken, “abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!

1 yorum:

  1. Akıl almaz örnekleri, gündelik yaşamın olağan parçası haline gelen şiddeti mayalayan Testosteron’un hükmettiği mücadeleye dayalı eril dönem, erkek evlâdı belirleyen y kromozomunun 1/3 oranında kısalışından da rahatça gözlenebildiği gibi, yerini, şefkat, sevgi, uyumun hâkim olduğu dişil döneme bırakırken, “abla”ya göre olan biten, gelene direnmekten ibaret!

    YanıtlaSil